18.04.2008

bataklık prensesi

siyah beyaz bir sabah.bataklığında oyuncak ayısına sarılmış uyuyan prensesin üzerine güneş doğar. uyanır prenses, sabahın rengi onun için kaç yıldır gridir.uzun saçlarını tarar,aynada gördüğü yüzden nefret eder.makyajını yapar,giyinir,süslenir.kurbağa prensini beklemeye koyulur.en yakın dostu bir biri ardına yakıp durduğu sigarasıdır.kimbilir kaç düşüncesi,kaç hayali beyaz dumanın ucunda takılıdır. kurbağa prens ona bir sürü şey öğretmiştir.mesela sinek yakalamayı.önce ağzını açacaksın,hazır..işte orda ve şlapp!!! hmm afiyet olsun, nasıl güzel di mi? midesi bulanır ilk başta prensesin, bataklığa yaraşabilmek için zamanla alışır.sevmese de yadırgamaz olur.'' sen bataklığımın prensesisin,benimsin,benim ol!!! ''...olur... günden güne zayıflar,daha güzel görünebilmek için.verdiği her kiloya ruhunun karanlığından da bir tutam ekler. kemikli ince elleri titrerken sigarasından çektiği bir nefeslik duman gökyüzüne gülen bi yüz çizer . vajinasına ince bi sızı saplanır.müjde!!! çocukluk hayallerinin mutlu yuvasını süsleyen,rüyasında gördüğü, minik bebeği rahmine düşmüştür.klozet kapağı şahittir pembe artıya.sidik kokusuyka karışık bi mide bulantısı başlar prenseste.kusar,içinde ne var ne yoksa.kusar,tek tek parçalanır midesi barsakları.ölürcesine çıkartır içindekileri,ta ki minik cenincik düşene kadar tıp...ağzı yoktur ya ağlayamaz ,sesi çıkmaaaz. şşşt!! sen de sessiz ol. kimse görmeden kimse duymadan...rahat ol,ilk sen değilsin bunu yapan... güçsüz kuvvetsiz yerde öylece yatar prenses. kendinden nefret eder bi kez daha. sığmaz olur bataklığa.yalnızlık uçurtmasının kuyruğuna asılıp gider karanlığa.ince,kemikli elleri votka-bira arasında titrerken,çektiği sigara dumanları artık şekil çizmez olur.susar prenses,sesini de derdi gibi içine gömer.çekilir gider hayattan.bilinmeyen bir gölge olur.kurbağa prens mi?başka bir bataklıktadır şimdi.ağzı açıktır,hazır..şlappp!!!

akordum bozuk

kaç kelimelik bir oyundur hayat? kimileri için yazılası sayfalar dolusu roman,kimileri için sıkıştırılmış anlamlarla yüklü bi kaç kelime? kaç kişilik bir senaryo ya da kaç perde?herkesin kaç şansı var yeniden başlamak için? yeni bir hayat için. ya da başından sonuna aynı hayatı bilerek isteyerek ve de mutlu yaşayabilen var mıdır?
hastalığın son evresi. ilaçların da etkisiyle sedatif bir yaşam,bazale indirgenmiş hayatsal faliyetler ve düşünecek pek çok zaman.vücudum salondan mutfağa gitmeye direnirken zihnim fotonlarla yarışabilir bi hızla mekanlar ve tariler arası bi yolculukta.
tükenmiş bir insan soyu olan neanderthallerle atalarımız homo saphiens arasındaki problem neydi acaba?neden aynı zaman diliminde yer kürede bir arada barınamamışız?ya da neden ademin oğlu kendi karısından daha güzel bir karısı olacağı için kardeşini kıskançlıktan öldürmüş.sonra avrupalıların amerikan yerlilerine bilerek çiçek virusu aşıldığı ve salgın hastalıktan yerli halkın yarısından çoğunu katlettiği doğru mu?doğruysa eğer...her gün kaç kadın sadece kendi keyfi için atan minicik bir kalbi durdurma kararı alıyor?peki kaç doktor senin çocuğun dovn sendromlu yani 'gerizekalı' yaşamaya hakkı yok!!hükmünde.kaç karı koca aynı evde farklı odalarda farklı tv kanalları arasına sıkışmış? kaç sevgili hayatın içinde yalnız ve yorgun yelkovanla akrep arasnda kalmış?
telefonumun şarjı bitiyor.bitsin.bugün yine kapanmak istiyorum kendi dünyama.sessiz biryolculuğa çıkmak istiyorum.uçsuz bucaksız ve zamansız sınırsız dünyamda dolaşmak, yalın ayak.
suretler var,tükenmiş,neşeli,durgun,sinirli,yorgun.sevgiler var,sessiz,fedakar,samimi,karşılık göremese de saflığını yitirmeyen.aşklar var,ateşli,yakıcı,sarsıcı,pişman,bol gözyaşlı,deyim yerindeyse 'it misali'.hayatlar var kaç para olduğunu kimimizin bilmediği bir ekmek için her gün yara bere içinde harcanan.
korkunç bir devinim,bitmeyen bir keşmekeş.sesler,görüntüler,ışıklar...tanık olduğumuz hayatlar...

15.04.2008

yattım-ağladım-yazdım-ağladım-özledim-yatağıma gizlendim-özledim

şimdi yatağımdayım.solgun gece lambamın ışığında izliyorum odamı.nicedir bu kadar tuzlu bu kadar yakıcı olmamıştı gözyaşları.yerliyerinde eşyalar yalnızlığımı hatırlatırcasına.su bardağıma uzanıyorum.komidinin üzerinde sana ait hiç bi şey kalmamış.tarağın,parfümün hiçbiri yok..halı valizlerin olmadan çok yalnız kaldı. masa üzerine yığılı kitapların olmadan boynu bükük.sandalye sırtına geçirdiğin ceketinin kokusunu özlemiş.bi tek duvar saklamış mahçup gülümsemeni.resmine bakıyorum. sen yoldasın şimdi ben seni özlüyorum.25 gündür uyuduğun yatağa oturuyorum.yine ayrılık bana kalan ve yalnızlık hayatımdaki yerinde.sen giderken ben,otobüs camına vuran aksine el sallarken.sen giderken,gözaşlarını benden saklarken.ben,sana gitme derken.seni özlerken daha gitmeden.başımı çevirdim,şehrin ışıkları,6 yıldır aynı beyaz aynı sarı.çok gönderdim seni,çok el salladım.hep umut ettim bi gün dedim bi gün yine beraber olacağız.veda etmek zorunda kalmadan.saydım bir bir, birden altıya..yine gidiyosun ya, üstelik bambaşka bi yola.ve ayrılıklar üzerine örülecek bambaşka bir masala. yine bilinmezlik,çoktan çizilmiş meçhul rota.oysaki bildik hüzün,hasret,sensizlik bildik.ben sana bakarken, camdaki aksin titrerken,sen giderken.ellerimi açtım iki yana tüm bunları düşünürken.sen cama dokunurken, ben ağlarken,ellerim iki yanda çaresizim derken,yine elimden bi şey gelmezken ve sen yine giderken.lanet olsun diye bağırmak hayata saçından tutup çekmek,yere fırlatmak tüm gücümle.rahat bırak artık bizi deyip haykırmak...şeytanın suladığı bir isyanı akıtıyorum gözlerimden. olmuyor.. ve ben seni düşünüyorum şimdi,özledim...yokluğun öylesine büyük,odam öylesine boş ki.sağa sola bakındım belki bi şey unutmussundur diye.bi tek bu defter kalmış masanın üzerinde.yüzüne dokunur gibi tutuyorum avuçlarımın arasında,avuçlarım yanıyor.sayfaları çeviriyorum,alınmış ders notları.okuyorum sanki bana yazmıssın gibi.şimdi yatağındayım,seni düşünüorum,özledim.çaresiz bir yangındı yıllardır süregelen,yine sen gidensin,özledim.ve milyonlarca kez okumuş olsan da yazıyorum, seni çok sevdim...

7.04.2008

kalbim tavan arasında.


iki avuç yangın taşıyorum.


bin parçaya bölünmüş bir resim.


birleştiremiyorum.


sarı beyaz bir fotoğrafta donmuş unutulmuş bir bakışım.

meçhul bir cephede kaybedilmiş bir asker gözüyüm.


batık bir deniz altında çekilesi son sigara nefesi.

steteskopun sol kulağımda kanattığı bir yara kabuğuyum.

bir çelik tencerenin altında yanmış, yağ artığı.
japonları ölmüş turuncubir akvaryumda yalnız bir çöpçü balığıyım.
haftası dolmadan annesinin rahminden koparılmış küçük bir kalbim.
hayatı adımlamak üzere iplerini koparan bir erkeğin saklı gözyaşıyım.
çantanın birinde unutulmuş ,zamanı geçmiş 10 ytl lik bir hediye kuponu.
kilometreler katedip kaderini kovalayan yeşil gözlü bir devin gözlerinde saklıyım.
ben neyim?