4.10.2011

ahh benim gençliğim, ah narin kalbim ve kurt''çuk'' fobim!!!

nöbet çıkışıydım. eve yürüyecek kadar dermansız hissettiğim bacaklarım beni duraktaki taksiye kadar götürdü. yürüyerek 20 dkda gelebileceğim mesafeyi tıkalı trafik nedeniyle yine aynı zamanda aldık. neyse eve geldim, sevgilim (eşim) bi kursu nedeniyle geç gelecekti. bi sıcak banyo yaptım, kendimi salondaki oturmaktan çökerttiğim koltuğa bıraktım. kuandayı aldım elime, yarım saat sonra üzerimi giyinmiş kendime kitap almaya kitapçıya giderken buldum. epeydir okumayı istediğim bir kitap vardı, sonuncusunu alıp eve döndüm. kendime anneciğimin aptığı güzel yemeklerden bir sofra kurup salonda keyifle yedim. çay koyup dinleneyim derken aklıma emrah geldiğinde yesin diye poaca yapim dedim. peynir de az en iyisi patetesle yapmak diye başladım işe. öncelikli iş annemi arayıp tarif almak oldu tabii. neyse ben soğanları kıl kalınlığında kıyıp kavurup patetesleri yıkayıp haslayıp, hamuru yoğurup,patetesleri süzüp.........'' o ne be!! bir dilim güneş sarısı güzel patetesin üzerinde yatan,haşlanmaktan mükabil rengi iyice koyulaşmış bir kurtçuk... benim sevgili fobimdir kendileri. ben elimdeki herşeyi furlatmak suretiyle salona bir kaç adet orta dereceli desibel çığlığı atarak kaçtım. kedimi teskin edip geri dönmem yarım saatimi aldı. o dilimi çöpe bakmadan atıp,çöpü de bakmadan dışarı atıp geri döndüm işme. artık her haşlanmış dilimi çatal ve bıcakla alıp, kabukları asla el sürmeyip bıcakla soyuyor ve iyice kontrol ettikten sonra ezeceğim kaba koyuyordum. işte sorunsuz yürüyen bir 15 dakika sonrası soğanlarım kıamında kavrulmuş patetesleri ezme işlemim nihayet bitmişti ki.........malesef tahmin edevbileceğiniz gibi ikinci bir haslanmış kurt ezilmiş patetes kümesinin arasında. u defa salona geri dönmemek üzere ve göz yaşlarım eşliğinde koştum. annemi aradım,pınarı aradım,bi sigara yaktım...ellerim titrerken ben buz dolabındaki peynirleri ince kıyım maydnozla karıstırıyordum. annem ve pınar, bak o kada hamur yoğurmussun yazık olacak peynirli filan yap bişey olmaz diye teskin ettiler beni.babam da kızdı tabi. minicik kurt işte atar devam eder diye bağırıyordu. netice mi? evet peynirli poacalarım pişti,emrah eve geldiğinde bu evde bişeyler pişmiş diye hayreti mutluluktan fazla olan bir halde bana sarıldı. olan bu patetesler kurtlu diye attığım yeni alınmış 3 kilo patetes ve 5 kilo soğana oldu. bize de afiyet oldu.

3.10.2011

entübe hasta stresi

gecen 1 ay neredeyse hep iyi hasta takip ettiğim,hiç çıkmadığım,nerdeyse evimmiş gibi benimsediğim sevgili ara yoğun bakımıma bugün kötüü çok kötü bir hasta yatırdılar. zaten cuma akşamı giderken bomboş bıraktığım yatakların 2 si dolmuştu. ben onların kanlarını alırken acilden 2 tane daha gönderdiler. iyi mi dedim, hiç de kötü demediler. hastalar arka arkaya bi geldi ki defibrilatöre bağlı, alarmlar eşliğinde,bilinçler yok. ohh dedik tüm ekip hep birlikte. sonra yataklarına aldık. bi teyze 86 yaşında çok kötü bakılmış malesef, korkunç bir akciğer grqafisi ve hırıltısıyla oksijen düzeyi 70lerde. entüe etmek durumunda kaldık. yanındaki kadıncağız da kötü. moralim bozuldu. nedense stres oldum. ben böyle hasta takip etmek istemiyorum . tabi kim ister de. ne bileyim işte nöroloji secerken çok ağır hasta olmasın diye secmiştim,ama yoğun bakımlarda üstelik de yoğun bakaım eğitimi almadan böyle hastalarla baş başa kalmak çok zor. tam yemeğe gidecekkende hoca geldi visite. 45 dk visit yaptı. ben de kendi başıma gittim yemek yedim sonra. odama döndüm geri. kimseyle konusmak istemiyorum. kendimi mutsuz hissediyorum bugün. ha bi de nöbetçiyim tabi. o da var. o kadar da ugraşıyorum kendimi iyi telkin ederek mutlu hissetmeye çalışıyorum ama. olmadı,neyse en azından bahanemi buldum. entübe hastam var...