24.12.2007

yine bi bayram sonu, yorgun ve argın... tüm gün evde öylece, geçip gitti. düşündümeksik olan ne. evde öylece... annem kızdı bana. sürekli kızdı. menapoz gerginlikleri diye teskin etmem kendimi bi şeye yaramadı. üzüldüm. babamın sıcak yanağının ardına sığındım. birilerini özledim, ders çalışmadım. sigara içmedim,arkadaşlarımı gördüm, telefonda konustum, bayram mesajlarıyla hasroldum.. amaüzgündüm.burdan gitmeden önce de üzgündüm. gittim, döndüm hala üzgünüm. saçmalık!!!!!

14.12.2007

bu gün can sıkıntımı, pasifloranın P sinin arsına sığınarak geçirdim. offfffffff...

9.12.2007

aşkla savasıyorum, yorgunum

aşkla savasıyorum. karanlık koridorlarda koşuyorum. nereye açıldığını bilmediğim kapılardan geçiyorum. aşktan kaçıp sevgiyi kovalıyorum. hep aşk mı ağlatır sanırsın. hayır. ellerim yüzümde. yalnız ve aç ruhum. rüyalarım karıştı. konuşmuyorum. içime her döndüğümde kaldığım yerden devam ediyorum. mızrağımı biliyorum. atıma atlıyorum bazen. aşk karşıma acımasız eski zaman şovalyeleri gibi çıkıor. savaşıyorum bildiğimce. becerebildiğimce. yara alıyorum bazen, zafer sarhoşluğuyla hissetmiyorum. savaşıyorum. sevgiyi kovalıyorum sonra. ben ardından koştukça o uzaklaşıyor gibi. küçük beyaz bir tüğ misali. uçuveriyor her nefesle. ben ardında. aşkla savaşşıyorum. ellerim tutkuyla kavrıyor kılıcımı bu defa. ihtiraslı daireler çiziyorum havaya. seni seviyorum... saldırıyorum aşka, düşman o. uykularımın, lokmalarımın, sohbetlerimin düşmanı. kaçışan beyaz tüyü düşünüyorum. ama kaçıyor işte. niye peşinden koşayım. sana uzatıyorum ellerimi aşk, hadi tut beni. sarıl belime.. diyecek oluyorum. gözlerim telefona sabitlenip, zihnimi olanca hızıyla senden uzaklaştırıyorum. elimi belime götürüyorum, küçük siyah sapında gezdiriyorum parmaklarımı. soğuk ve düzgün yüzeyi, kalbimin ateşli pıtrak tarlası misaline uymuyor. özledim seni.......... siyah gözlerin büyüyor, ben gözbebeklerinin içine düşüyorum, ayağım kayıp. işaret parmağım küçük yarım halkanın içinde dolanıyor. emniyeti açık tetik beni çıkarıyor düştüğüm yerden. aşkla savasıyorum...pat!

4.12.2007

terliklerimle gelsem sana, sonunda aşkı bulmuş gibi...

gecenin ortasında, kendimi çaresiz hissederken, arabada bi başıma ve kaybolmuşken ankara sokaklarında... seni aradım. geliyim mi dedim. gelip alayım mı dedin... geldim, kapıyı açtın, merdivenin başında beni bekliyodun. beni görünce gülümsedin, üzerinde pijamaların vardı. elini uzattın, elimi tutup beni içeri aldın. dur terliklerini getiriyim dedin, getirdin, sen geç dedin. ben yatağın kenarına oturdum, elinde iki fincan çayla geldin.bana güzel olan kupayı uzattın, önüme sandalyeyi, beni kendine çektin. çayımı sandalyeye koyup bi sigara uzattın. yaktın. gözlerime baktın, bi nefes çektin. gülümsedin. çayımdan bi yudum aldım. gözlerine baktım. gülüsedim.
televizyonda sevimli bi dizi oynuyordu. hiç izlemediğim. anlattın, bak bu adam şu kızın kocası. babası işte bu. sütçü fakir bir sürü de borcu var, bunlar birbirini seviyor gibi...derken bi aşk itirafı geldi. kız güzelmiş dedim. sana benzetiyorum dedin. nasıl sen hep böyle mutlusun dedim. sen uçlarda yaşıyosun, ben orta kararda dedin. omzuna başımı yasladım.bi kolunla bana sarıldın. bilet bulamayabilirim bayrama , belki arabayla giderim dedim. yalnız gitme gerekirse ben seninle gelir, otobüse geri dönerim dedin. saçmalama dedim. bi şey demedin, sadece baktın ama ben anladım. seni seviyorum dedim, hep sevicem dedin. sana geldim, terliklerimle... bi daha dönmemecesine.........................
Ah küçücük gemi
Sulara attın şimdi kendini, delisin
Ah yakarlar seni ,dönmezsin bir daha geri.. delisin

Ah peşimde rüzgar
Ne yağmurlar dost, ne bir kıyı var, deliyim
Ah düşlerim kaldı, yalnızım düşlerim kaldı..deliyim

Kime sorsam dönüşüm yok,
Nereye gitsem mavi,
Yelkenimde deli rüzgar,
Her yanım tuz deliyim

Ah yaralı kalbin,

yanıp gidecek yaralı kalbin ,delisin
Ah küçücük gemi, dönmezsin bir daha geri ..delisin

Ah deniz olayım,
tuzumu rüzgarda savurayım ,deliyim
Ah ne yelken ne yel, köpüklerde kaybolayım.. deliyim

Kime sorsam dönüşüm yok,
Her gemi biraz deniz
Her yanım mavi her yanım yel,
Her yanım tuz deliyim

ezginin günlüğü...

bi gün kendim için bi şarkı yapabilseydim, ancak bu kadar olurdu...
http://www.youtube.com/watch?v=HH6pnyu9-eM

1.12.2007

düşüncesiz yazı

Yıldız..yıldız..yıldızlar…
Parmaklarım beni bu kelimeyi yazmaya itiyor. Aklımdan geçen tüm cümlelerin önünde göz kırpıp, gecenin karanlık gemisinde rotamı şaşırtıyorlar. Beyaz gelinlikli ay uğruna zamanında dokuduğum ine uzun serbest vezni hatırlatıyorlar. Zamana doğru bir yolculuk .. hayır değil. Zamansızlığa doğru…uzayıp giden bir ışık demetinin içinde belli belirsiz bir gölgeyim şimdi ben. Sadece saçlarım… uzun uzun ve siyah siyah ikilemelerini hak ediyorlar. Ve tabii yıldızları takıyorum üstüne. Savuruyorum rüzgarsız boşlukta. Çocukluk anılarıma ben de bir göz kırpıyorum.. ve dönüyorum tekrar ruhumun dilediği yöne. pusulam hep kuzeyi gösteriyor ama benim yönümü yıldızlar belirliyor. Yıldızlar…yıldızlar… ve her yerde ve her zaman ve hep daha çok…. Ve tüm Samanyolunu dolaşıp gümüş renkli bir beden oluyorum. Işığımla dans ediyorum. Vals? bilemiyorum… ritimsiz, serbest salınıma eşlik ediyorum. Müzik? Çekiç-örs-üzengi üçlüsü uykuda.sadece hissi kablel vuku. Hadi hızlan… J mutluyum şimdi.manasız bir nese… başım biraz dönüyor mu ne. Olabilir. Dönsün, kozmik uyumdan kime zarar gelir. …

Yok. Öyle değilmiş.gibi. MİŞ gibi…duruldu parmaklarım. Her bir tuş üstünde durduğm zaman ortalama 1,5 saniye arttı. Yavaş ve derin nees alan bir bebek uykusu oluverdim bir anda. Göz yaşlarım ardı ardına düştüler. Pıt pıt pıt…ellerini henüz saçlarımın çevrelemediği küçük başımda hissettim, babacığım….gün aşırı nöbetlerinden kalan aşırılmış gecelerinde bebek battaniyesi nöbetlerine bir göz kırpıyorum. Pınarıma gizlenmiş bir damla , pıt..

Kulaklarım uğulduyor, sol daha fazla. Yanaklarımdan çeneme doğru yayılan bir kızarıklıkla baş etmeye çalışıyor güneş lekelerim… yoruluyorum…bir camel paketi aranıyor ellerim. Bildik soğuk ve kaydgan dikdörtgenler prizmasından çekilen şanslı çubuk. 19 ubirden hevesleniyor. Birini yazmaya başlamadan önce içmiştim. Bu son sefer, sigarayı bırakıcam..

Yıldızlar.?...nereye kayboldular. Karanlıkta yoluma devam edemem. Gümüş tenimi soyunup atıyorum. Solgun ışığına veda ediyorum. Pıt…

10.11.2007

mühendislerin de isyanı varmış:):) bu yazı başkentten gökhandan alntıdır

bi gün kantinde otrurken arkadaslarla aramızda gecen su muhebbet sonucu yanlış yerde oldugumu anladıgım,büyük ihtimalle bitiremeyecegim ,ama genede elden baska ne gelir diye her gün geldigim sevgili elektronik sınıfım -(yeterince uzun bi süre güzel kızlardan,arabalarda ve futboldan konuştuktan sonra uzun süredir bişeyler hesaplamaya calışan arkadasımız) olum bize kişi bası 3.27 kilo kız düşüyo lan... -nası oluyo lan o(olayı idrak etmeye calışan zavallı ) -olum işte 3 kız var 60 ar kilodan saysak 55 erkek erkek başına 3.27 kilo -(bu gercek hepimizin canını sıkmış olacakki masadaki zeki arklardan birinden gelen zekice bi öneri bizi biraz mutlu etti ) -olum kantinde calışan abla baya toplu bişeye benziyo onuda ortalamaya katalımda biraz artsın ya -oke nerden baksan 83 kilo gelir o, yanındakide bi 60 var... -hımm... o zman -obaaaaaa 5.31 kilo lan -cok oldu bu bünyemiz kaldırmaz bizim -hehehehe bu muhabbetin geçtigi sene masada bulunanların büyük kısmının sınıfta çakması üzerine birdaha bu kilo hesabı yerine integral fizik gibi bize biraz daha faydalı hesaplar yapmaya söz verdik kilo hesabını bıraktık valla artık hele 2. senemiz olmasıyla artan cevremizde kızların bizi teknik sevis elemanı gibi görmeleri yüzünden artık kızlara temkinli yaklaşıyoruz -gokhan virüs girmiş sanırım şuna bi format atsana (format atıktan sonra driver cd lerini sormam üzerine anlamsızca bakan gözlerle karşılasmak) benle aylarca hiç muhattap olmayan arkadasın gayet sempetik bi şekilde -gokhan nbr(hemen ardından cevap beklemeden) msndeki ismini nası renkli ve büyük yaptın sen? (sorusu üzerine ne dneli cevap vermek isteyecegimi tahmin edersiniz) -yada bilgisayardan hiç anlamayan ama saatlerini msn basında hiç kalkmadan o anlamadıkları makinenin basında oturarak geciren kızlara( bunu herhangi bi erkek yapmadıgı için kızlar diyorum yoksa bi ön yargım yok) yok mail adresi nasıl alınır,yok space nası düzenlenir,yok mp3 nerden nası indirilr gibi henüz 9 yasındaki kardesimin bile kolayca yapabildigi seyleri anlatmamı isteyen anlattıgım seyleri beceremeyip trip atan kızlardan sıkıldım artık. sunu bilin kızlar (mühendislikteki kızlara degil bu lafım,zeki kızlarda alınmasın direk aptallara söylüyorum) biz adsl destek hattı yada bilgisayar teknikeri degiliz bunu bilmiyo gibisiniz o yüzden söyleme ihtiyacı duydum. dedigim gibi bu sözlerim aptal kızlara bizden uzak durun sizi cekemiyoruzzzzz... gelelim son olarak diger bölümlerdeki insanların bizimle sidık yarıştırmalarına ,bizle ne alıp veremedikleri var anlamıyorum ya kıskanıyolar desem içinde oldugumdan söylüyorum hiçte kıskanılcak bi tarafı yok ne zaman bi hukuk ögrencisiyle konuşsam beni derslerinin bizimkilerden daha agır oldugu konusunda ikna etmeye calışıyor beni. oke arkadasalr en zor bölümler sizin olsun zaten biz geri zekalı oldugumuzdan paso kalıyoruz yoksa mühendislik en basit bölüm biz salak oldugumuzdan hazırlık binası yaz kıs dolu oluyo herkes yaz okullarında sürünüyo... eyy ezukler uyanın leyn artık biz üniversitenin krallarıyız,sizse sermayeleri. ( tıp hariç ,hukuk dahildir )

7.11.2007

buyrun ben intern!!

blogu oluştururken'' buyrun ben intern ''die başlamanın bu kadar doğru bir tercih oluunu bilmiyodum. Bellirlenmiş bir görev listesi olmadığından her şeye ''buyurmak'' zorunda olmak ve boşluk doldurucu bir vasıfsızlık sembolü olan ''intern'' lük deyimini anlatabilecek kısacası bu cümlede ne denli haklı oluğumu belirtecek , bizzat yaşanmış anlardan biri...



pediatri acil servisi... telefon çalar. önce elini uzatmazsın, olur ya asistan gelir açmak ister die. bi daha çalar bakarsın muayene odalarından çıkan yok (bir intern görevi olan asistanların zihninden geçeni oku, onlar sana söylemeden ne istediklerini anla ve yap ibaresini yerine getirerek) demek ki bekledikleri tel yok diyip açarsın.

alo..

ses yok, bil ki yan yana duran aynı renk ebat ve aynı tonda çalan iki telefondan yine yanlış olanı açmışsındır. zihnin bu kadar kelamı ardarda ekleyip sana öteki teli kaldır diyene kadar zaten diğeri çalmaya devam eder.

alo...

ben radyolojiden arıyorum dr...... kiminle görüşüyorum? ( bu radyoloji seçimi kesinlikle rastlantısal olmayıp nedense bu muamele en çok onlar tarafından yapılır)*

en uygun cevap aşağıdakilerden hangisidir; seçenekler:

a)ben internüm buyrun (aczimi kabul ediyorum, yerimi biliyorum cümlesi)

b) ben xxx , internüm(acizim ama kabullendim cümlesi)

c) siz kimi aramıştınız? ( bu kendine sıfat seçemedii için bir an önce asistana devretme cümlesi)

d)ben intern dr xxxx, buyrun (en iddialı giriş, henüz işi öğrenememiş olması yüksek ihtimal,yazııık:)



cevaplar;

b-c seçeneğine genelde asistan arkadaşlardan biriyle görüşebilir miyim şeklinde cevap verilir. bozulmazsın, alışkınsın.

a seçeneğinde karşınızdaki, intern mü, senin adın yokmu derse bilin ki hocadır. tabii bi an seviniosun adımı sordu vayy beeea :)

d seçeneği tam bir hayat dersidir. hüsrandır..internülüğün katedilmesi gereken basamaklarından biridir.. hastayı siz hazırlamıssınızdır, tetkikleri siz yazıp, radyolojiden randevuyu almışsınızdır. hazırdır cevap..''evet düşen hasta 3 yaşında kız, kafasının üstüne düşmüş. kardio kokteyli yapıldı.. evet ..tamam gönderiyoruz...'' diye içinizden geçirirken..

- dr arkadaşlardan biriyle görüşebilir miyim...

:) bir anda yüzünüze basan ateş, buna eklenen burun kanadı solunumuyla beraber sert bir hamleyle ahize asistana uzanır. dikkatli bakılırsa eldeki intensiyel tremor farkedilebilir ama merak etmein geçici bir durum...:)



*sürekli hasta gönderdikleri için radyologların pediatristleri pek sevmiyor olması nedeniyle olabilir..ki haklılar...

6.11.2007

adana - ankara arası 475km ye sıkışmış bir hikaye

böyle adana... yollar aynı, hava aynı, akşamlar aynı... Ya biz? farkında değiliz çoğu zaman geçen zamanın.Öyle hissettirmeden geçiyor ki, içimizde kalan ince sızı hızına yetişemiyor. Birer birer haberi geliyor evlenmiş arkadaşlarım,kiminin nişan davetiyesi.. en son gördüğümde çoğu iki belikli lise çocuğu. Evin kapısı her açtığında annem..biraz daha yaşlı, bizi her uğurlayışında gözleri de... Bu kez dedi, büyümüşsün sen. Niye, dedim hemen çocuklaşarak, reddetmek kolay, tek taraflı. Zamanın kimseyi taktığı mı var...
Şİmdi uzaktan dinliyorumsesleri, evde her zamankinden bir akşam dilleniyor. Mutfakta yeni model elektrikli demlik; ama çay bildik , her zamanki türküsünü söylüyor. 17 yaşım aklıma geliyor. Odamdan süzülen sarı masa lambamın ışığı yüzümde, inatla kasetçalarda A yüzünde aradığım sezen şarkısı..Ah kavaklar..aklımda. kimbilir küçük telefonumdan beklediğim kimin çağrısı, gizli kaçamak ahize kaldırıp numarayı bi solukta çevirmeler... Kareli lise defterimin kenarına yazılan boyunmdan büyük kimi zaman melankolik arada romantik cümleler. Kalemimin gölgesine takılan dalgın gözler... O zamanlaerdan kalan bi yürek tıpırtısıyla sıçrıyorum yine farkına varıyorum.. evet odamın şekli değişmiş ama şemali aynı. Kardeşime sesleniyorum, eksik bi şeyin kaldı mı , yok diyor uzaktan. Valizin fermuarını aşina olduğu yolda ilerletiyorum. Yarına hazır olsun diye. Annem sesleniyor içerden, kızım çay olmadı mı diyor. Gülümsedim mi gerçekten. Dudaklarıma bakıyorum odadan çıkarken, kapının kenarında asılı küçük aynadan, her zamanki alışkanlığımla. dudklarımın kenarındaki boşluklarda saklıyorum gözyaşlarımı. Derince bir nefes sonrası sızıyor kelimeler monalisa taklidi tebessümümden, zaman..kimseyi taktığı mı var.
ADANA..2007

24.09.2007

nöbet sonrası, ıslak bir sabah. Sen, yine gidiyosun. Artık aramızda Denizli-Adana karayolunda daha uzun bir mesafe.. Hissedilir düzeyde, yeni dökülmüş asfalt kokusuyla karışık bir rüzgar havada..Kapattığım telefonumu açtım. Kimse duymasın , seenden bi mesaj en azından, bekldiğimi. Bekliyorum di mi dedim kendi kendime. Maalesef. Yine elinde telefon aptal gibi gelecek bi arandı ya da ''ondan'' içeriği hakkında hiç bir fikrinin olmadığı bi mesaj bekleyen zavallı -kadın-. Nefret ettim kendimden. Bilmiyorum nolacak. Ama dün parmağıma bol gelen yüzüğü çıkarttım. Bilmiyorum bi daha takıcak mıyım? Çünkü bu defa sen de gitmek istiyosun. Artık zorlamanın i anlamı mı yok yoksa zorlamaya dayanacak gücüm mü yok onu da bilmiyorum. Üzgünüm sadece. Sabahtan beri içimde kopuk şarkılar çalıyor. Hüzünlü bir potpori yapmış kendi başından bağımsız...Beni de sürüklemelerine izin vermiyorum. Kalktım, saçlarımı yaptım, bordo bi ruju dudaklarıma dokundurup pembeleştirdim. Bugün oruç da tutmadım... Zihnim karışık bedenim yorgun. RAmazana bi es attım, haddi olmayarak. Affet... Gitmem lazım. Doktor odasında bu saatte bu kadar 'özel' olmuyor. Beni çağırıyorlar. Kan almak lazım.

23.09.2007

Neden bir internün zihni?
Neden mi dedim?
Evet neden?
Bilmiyorum, doğrusu bilemediğim için sanırım. Yani o kadar çok şey dönüyo ki kafamda ben hiç bi şey bilemiyorum. Hiç birinden emin olamıyorum. Sanırım bu yüzden. Zihin bana şu an karışık, tozlu, yer yer karanlık genel bakış loş, rutubetli, hatta bazen ıslak, burun delikleriyle arası nahoş bir yer gibi geliyor. Bi de karmaşık bir kalabalığı olan ama aslında pek bi tenha pek bi yalnız... Nasılını ben de bilmiyorum. Bütün bunlaı ciddiyetle hissedip tuşlara öyle basıyorum.
Şİmdi şöyle başlayayım, bu sayfanın doğuşu onbeş gün önce girdiğim şiddetli distimik duygu durumumumun içinde ben yuvarlanıp dururken, çayır aşağı, arada bir çarpp durduğum kayacıkların ritmimi yavaşlatıp bana yeni bir gri tonlu gelecek fotoğrafı göstermesinin ardından önce içimde bir sıkıntı var, daralıyorum, gibi masum alışılmış cümlelerden, burama sanki biri oturmuş gitmiyor(elimle iman tahtamı işaret edip) , nefes alamıyorum, bağırmak istiyorum...lararmanan ve şehrin olmadık yerlerinde(metro durağı, evin karşısındaki bakkal amca), günün olmadık zamanlarında(sabah visiti,öğlen arası çalan telefonda) kopup gelen gözyaşlarımla boğuşmaya çalışırken, bir anda zihnimde-az önce tanımlamaya çalıştım- ve kendim de bir sessizlik hasıl. Şİmdi öööyle ce ptruyorum bulduğum her yerde, hatta mümkünse yatıyorum. Parmaklarımın gevezeliğine de şaşırmadım desem şimdi yalan olur. Genelde dudaklarımın aralandığı ve içerden kaçan cümleler ..çok uykum var, acıktım(ramazan dolayısıyle),çok sıkıldım, nefret ediyorum, bişeyim yok, ii,sen nasılsın(bayaa enerji sarfederek kuruyorum ben bu cümleyi tabii kimsenin bilip de takdir ettiği yok). Tabii bu kadar olmasa da eh işte özetler yani.

bir internün zihni

bu gün burada başladığım bu yeni blog sahifem bana hayırlı uğurlu olsun. Kendime vakit geçirtmek için açtığım bu sayfayı kimsenin okuyacağını düşünmk gibi hezeyanlarım yok.umarım işe yarar:)