10.05.2014

çocuk yapmak konusunda yeni kararkar

9 aydır denedim olmadı. bu işi prolaktin yüksekliğine bağladım ondan değil dediler. denemekten sıkıldım. şimdi aklımda şöyle bir plan var. bu iş spontan olmıcak gibi. eylül ayına kadar ki mayıstayım ve şu anda da mensim, denemeyi bırakıyorum. eylülde de kadın doğumcuya gidicem. ama eylüle kadar bu konuda zihinsel ve fiziksel anlamda tatil veriyorum. yeter, yaz geliyor hayatımın tadını çıkartmak istiyorum. öncelikle kilo vermekle ilgili biraz adım atmalıyım. 2.5 kg aldım çünkü bildiğin depresyondayım son birkaç aydır. ve aklımda bu konu. o yüzden spora başlayıp, gzel kıyafetler alıp,yeni makyaj malzemelerimin tadını çıkarıp emrahla gezip tozup keyif yapıcam . son baharda bakarız duruma :xxx

hayat yolunda ikinci yarı

30 yaşını doldurmuş birisi olmak. insnana bu hissi veriyor mu? aslında bana vermiyor. neden dersen, insanı içinde aklı başına geldiğinden beri değişmeyen, büyümeyen ya da belki o zamanlar küçük değildi bi şey var. ruh mu bilemiyorum. insanın ruhu da yaşlanıyor sanki. ama bir öz benlik mi, iç ses mi bilmiyorum. işte o şey her neyse benim içimde beş yaşımda hissettiğimle şimdi arasında fark yok.
peki, bu başlık neden? zamansan bir hesaplama ama kabaca yani bu denklemde eşittir işaretinin iki yanında anlamını bilemeyeceğimiz x faktörleri var. belki bir trafik kazası belki bir afet belki de hiç birisi ve upuzun bir ömür. çok da önemli değil. neticede uzun kısa ölümle bitiyor. en azından cümlenin sonu belli. ama o yolda nelerle karşılaşıp , hangi yaşadığımıza çok ciddi anlam yükleyecez o da bize kalıyor.
sonuç mu, hayatmızın belli başlı çizgileri belli, ama bilinmeyenler her şeyi değiştirmeye yetecek güçte. yine de bu hayatı mutlu ya da mutsuz yaşamak ise bizim elimizde. ben kendi adıma bu oyunu mutluluk tarafından oynamayı öyle çok da başarabilenlerden deilim. çok kötümser de olduğum söylenemez de, işte genelde melankoliye daha yakın bir duruşum mevcut.
bunc laf niye? kendi içimde karmakarışık zamanlar yaşadım. son 3-4 sene diyebilirim. çözemedim, çözemiyorum. ardı sıra sorular, cevaplarım sürekli değişiyor. ve bu hengamede en basit hesapla yolun yarısındayım
son bir kaç aydır bir bebek meselesi aldı gidiyor. 9 aydır korumamama rağmen olamadı. gerçejten hamile kalamayan çok insan var etrafımda, ama kalan da öyle. bu oran hep mi böyleydi bilm,yorum sanki bana bizim jenerasyon bu konuda muzdarip gibi. belki de benim hiç çocuğum olmıcak. nereden bilebilirim? bunu kafama taktığım kadar aslında çocuk istemiyorum bile. ama olmuyor ya işte. bi yandan da etrafına vereceğin cevaplar. ee ne zaman çocuk yapıcaksın, olmuyor mu yoksa? olmuyor arkadaş demeyiisterdim ama allahın gücüne gider die korkuyorum. sen olmuyor deyince sana acıyacaklarken istemiyorum ben de napalım demek isterdim cidden. ama belli olmuyor ki. en son babacığımın beni götürdüğü prf kadın, 41 yaşımda çocuum oldu 11 defa tüp bebek denedim başıma gelmeyen kalmadı. hidrosalfinks oldum, tüplerim alındı, dış gebelik yaşadım bir sürü badire atlattım. kafana takarsan olmuyor dedi. elimizdekilerle mutlu olmayı seçmek yerine olmayanlara üzülmeyi adet edinmişiz. tuhaf insan dediğin. amaan neyse.
psikiyatride son hafta sonu nöbetim. bağımlılık merkezindeyim ve intern beyler gelmediler. tutanak tutsam mı tutmasam mı bilmiyorum. ne kadar terbiyesiz ve sorumsuz insanlar. ben psikiyatride olsam çıldırırmışım. herkes bi lakayt bi sorumsuz. hiç sevmedim. insanların işlerine saygısı yok. bu rahat olmak isteğinden başka bir şeymiş onu anladım. rahat olmakla sorumsuz olmak da o kadar birbirine yakın ki. ben hiç bir zaman bunu yapamadım. her neyse, sanırım intern geldi. yan odanın kapısı kapandı.
yarın anneler günü. anneme zigon sehpa aldım. baha abiler de gelecek hep birlikte kahvaltıya gitcez die fatma teyzeye de kolye aldım. acaba yıllar sonra bana da arkadaşlarımın çocukları hafif bir acıma duygusuyla hediye mi alacaklar yoksa çocuklarının bu davranışıyla gurur duyan mı olacağım? bilmiyorum. ama hayat her kese her şeyi birden vermiyor. insaşllah allahın bana verdikleriyle mutlu olmayı ve şükretmeyi bilirim. amin.

13.04.2014

orta yaş

bu blogu açtığımda kendimi nasıl hissediyordum?
güçlü, başarılı, iyi ya da kötü ama ne hissedersem onunla dopdolu, sanki ruhumda kopan fırtınalar ya da gözlerimden taşacak kadar yoğun sevgi, ya da distiminini en dibinde melankoli tüm ağırlığıyla... her ne hissedersem hissedeyim, pürüssüz beyaz tenimden dışarı sızacak kadar yoğundum. kendime inanıyordum, sanırım başka insanlara da inanıyordum. yani güvenmek denilen duyguyu henüz yitirmemiştim. çoğu insan için hayata atılmaya başladığı zaman diliminde ben hala öğrenci olmaktan ötürü ve de sonrasında TUS dönemeci nedeniyle de elde kitaplar altında eşofmanlar dersane, kütüphane derken büyüdüğümü farketmedim. ondan belki de şu anda 30 yaşımı yadırgamam. ya da benim bahanem de bu. ben okurken kaç yaşındaydım. 25 yaşımda okul bitti. ama evet hala gençtim, yanıyordum, içimde bitmez bir enerjiyle dedim ya iyi kötü farketmez. sonrası , hani bazen uyanırsın da bir rüya görmüşsündür. kopuk kopuk hatırladığın ama bi türlü birleştiremediğin. zihnine düşen anlık sahnelerden ibaret. öyle işte. tabii bunda başımıza gelen ooonca olay da sorumlu. nedense bugün olanları yeniden hatırlamak istiyorum. hani ders çalışırsın da sınav öncesi son bi gözden geçirirsin. işte öyle. neden bilmiyorum. belki de içine düştüğüm karmaşık ruh halimden çıkmak içindir. bir yerlere elimden kaçırdığım bir ipin ucunu yeniden bulmak içindir.
yani demem o ki, babmın başına gelenlerle her şey yerle bir oldu manen. bildiğimiz hayatın artık çok uzağındaydık. saygı, para, etrafta koşuşturan insanlar, yalandan da olsa sevgi ya da arkadaşlıklar, sonra kendi adıma hep arkamda olduğunu bildiğim o koskocaman kuvvet, güven duygusu yani babam, her şey gitti bir günde. arada yaşadıklarımız yani babamın çıkışına kadar ya da çıkıp çıkamayayıcağının kimsenin elinde olmadığı anlayana kadar aradan gecen sürede bizi kandırmaya çalışanlar, para isteyen avukatlar, haber gönderdiği söylenen savcılar, hakimler, bu işi çözebileceğini iddia eden mafyalar, bizi küçümseyen sesiz düşmanlık besleye eski dostla, akrabalar, her gün beraberken bir anda ortadan kaybolan yakın dostlar... her biriini canımız yana yana yana öğrendik. ilk başlarda hiç susmamacasına konusup veryansın ederken zamanla hiç bir şeye şaşırmaz olduk ve sustuk. kimseyle konuşmaz, kimseye anlatmaz olduk. zaman geçti, babm geldi, bu defa yeni ve eğreti hayatımızı üzerimize giyinmeye çalışmakla uğraştık. bu arada ben evlendim. evet, bu kadar mühim bir olay hayatımda aynen yazdığım gibi gerçekleşti. arada derede bir evlilik. evliliğimizin ilk başlarında bu mevzulardan biz de kendi adımıza sağlam sınavlar verdik. gürültüsüz patırtısız evliliğimiz aynı ee giirdikten sonra çakan şimşeklerle sarsıldı. birbirimizi tanıyamadık, anlayamadık. yıllardır birlikte olduğumuz biz birbirimize yabancı, yeni evimiz ikimize de dar ve kafes olmuştu. ama geçti. orda da büyüdük. farketmedik ama büyüdük. yine el ele tırmandık o sarp virajlı yokuşu. ne emrah benim ilk tanıdığım o havali , asi, umarsız delikanlıydı artık ne ben onun aşık olduğu kız. ikimiz de bizi çekici kılan şeylerden uzak ve eksik tersine daha ağır, daha yorgun ve ciddiydik. 27 yaşımda evlendim. 3 seneye yaklaşıyor. asistanlığım bitiyor. emrah anayasa mahkemesinin yeterliliğine giriyor, bu hafta sonunda artık raportör olarak başlayacak inşallah sıavları iyi geçerse. kendi dünyalarımızda bir yandan da diğer insanların yani normal insanların verdiği savaşları verdik. çok şükür en azından kaybetmedik. annemler güzel bir evde kirada da olsa oturuyorlar.işine gidip geliyor. ben doktor emrah raportör oldu. kardeşim malesef dalından kopmuş bir yaprak gibi savruluyr nereye gideceği nasıl düşeceği belli değil. hayatını karartan bir ilişkinin peşinde yıllardır sürünüyor. ama ne dediysek bizi dinlemediği gibi artık bizimle konusmuyor bile. o kaleyi şimdilik kaybetmiş görünüyoruz. zaman bakalım ne gösterecek. onu da gençliğine verip beklemekten bize dua emekten başka seçenek kalmadı. her evde olduğu kadar belki. demem o ki, şimdilik (mahkeme devam ediyor çünki) sular biraz olsun durulmuş görünüyor. ama o çağıldayan taşkın gelip de geçtikten sonra nehir yatağı artık eskisi gibi değil. neler olmuş. yorgun, sessi,  ıssız, ümitsiz hissediyorum. 9 aydır bebek istiyorum olmadı. bekliyorum bakalım. ne zaman olaak zaman ne gösterecek. bir ara da ona takmıştım ve çok mutsuzdum. şimdi bu duruma da alıştım. allah vermese olması mümkün değil ki. napalım dedim. çok şükür ki şimdi daha rahatım gerçekten. yaşlanmadık belki ama ruhlarımız 30 değil çok daha fazlası. uzun bir dinlenmek istiyorum. zaman neler gösterecek bakalım.. hayırlısı...