29.07.2008

büyükler için masal........

faslı gurur
ahdedilmiş geçmişler
yanlışta mükerrer bünyeler
karmakarışık bi kaç insan
kim masum kim üzgün kim kırgın
ve haklı?
kime nerde dur diceğini bilmeden adımlanmış yolların bi gün bi volkan kraterinde küllerin arasında sonlandığı
adına hayat dediğimiz masallar
geçmişler,kişiler,havada uçuşan laflar,sözler...
...
bir varmış bir yokmuş
gri şehrin bahçeli evleri arasında evcilik oynayan iki kız çocuğu varmış
bi başlarına, baba kucağından uzakta, birbirlerine annelik yaparlarmış
biri hastalanınca diğeri hemen koşarmış
evden böcek çıksa korkudan arayıp nolur gel diye ağlarmış
ve telefonu kapar kapamaz duştan çıktığı haliyle ıslak saçlarına aldırmadan gidermiş
çağrılmasına şaşrımadan ve umursamadan durumun abukluğunu, gelip minicik böceği öldürürmüş
(saçlarından dökülen damlalar kurumadı
o günden beri
ve ben baktıkça ağlıyorum onlara
dünden beri.........)
kamyon ardı taşınan evler,
temizlenen büyülü dolaplar,
pembeye bulanmış boyanan duvarlar,
acemice kaplanmış raflar.......
HAYALLER,UMUTLAR,YENİ BAŞLANGIÇLAR
sarhoşluktan kimi zaman acıdan ya da mutluluktan dönen dünyalar
sendelediğinde elinden tutacağını bildiğin
(evet bildiğin ve sımsıcak eller,biraz kuru ve ince
ama sımsıcak........)
tutarlarmış birbirlerinin elinden.
karşı koyarlarmış herkese gerektiğinde.
sahiplenilip sahip çıkarlarmış.
çekinmeden ister,düşünmeden zili çalarlarmış.
endişelenip,ağız dolusu lafla kızarlarmış.
güvenirlermiş.aynı yastıkta kırık kanepede yarım yamalak ama mutlu uyurlarmış.
paralarını birleştirip halerine gülerlermiş.
hep bir arada saçma sapan yerlerde okulun arka merdivenlerinde en içten hep gülerlermiş.
okul bitmişşşş.
.............
bir varmış bir yokmuş.......
aynı zamanda iki uzak diyardan iki delikanlı gelmiş.
kaderin acuçları şefkatle aynı çatıyı üzerlerine yurt etmiş.
aynı soğuk pilavı kaşıklamışlar ilk akşam boğazlarında aynı yumru
erkekliğe sığmaz anne özlemini çaktırmadan edilen ilk muhabbetle başlamış kimbilir kaç macerayı kaç acıyı kaç parasızlığı kaç en havalı mekanı kaç güzel kızı kaç dost kazığını kaç uykusuz geceyi kaç maç heyecanını kaç kağıt destesini kaç sipariş yemeği kaç tatil öncesi helalleşmeyi kaç günü saati sözü gerçeği paylaşmaya. yurt çatısından sonra ev kapısına dönmüş aynı anahtarın deliği olmuş birbirlerinden gayrıları.
bir gün biri aşık olmuş,çok sevmiş. diğeri hep onu dinlemiş. dostunun derdine şerefe kaldırırken,dert etme kardeş bu da geçer demiş. çok gememiş diğerinin de gönlü doluvermiş. hüznü ortak edip,neşeyi bölüşmüşler.bi duvar ardı güvenle beraber yaşamışlar.
...............
gel zaman git zaman,herkes mutlu kendi haline yaşarken,kalleşlik demiş ki dedikoduya bu kadarı olmaz ki bu zamanda. gel bi oyun bulalım,bunların arkadaşlıklarını bi güzel bozalım. dedikodu demiş,yok valla ben çok uğraştım hatta güvene dedim sen de yardım et. biz naptıysak olmadı. başkalarıyla uğraşalım demiş. tam onlar vazgeçerken bu kızlarla delikanlılar karşılaşıvermiş. herkes de birbirini pek sevmiş. dördü bir araya gelir nispet yaparcasına gezer eğlenirmiş. tüm kötülüklerin damarına basmışlar zavallılar. ve durumdan bi haber onlar yelkovanla akrebin areasına mesut bir çadır kurmuş yaşar giderlerken...
kalleşlik haber salmış dört bi yana dünyadaki tüm kötü dostlarınıçağırmış yanıbaşına. adilik gelmiş ilk önce haberi duyar duymaz yanında ekürisi şerefsizlikle beraber. kalleşlik koca göbeğini sallaya sallaya kahkahalar atarken sıra sıra dizilmişler ihanet,tutku,kıskançlık,sarhoşluk,ortalarında en yaşlıları yalan, ve hepsinin gururu yeni yetme iftira.bekleedikleri konuğun geldiğini haber almışlar. hepsi ağızlarının suyu akarak izlemeye koyukmuşlar. dolgun kalçalarını daracık kırmızı elbisesinin içinde ustaca sallayarak içeri girmiş şehvet.uzun kirpikli gözlerini dikmiş hepsinin üstüne tek tek.benden ne istiyosunuz sizi koca budalalar. hepiniz bir olup da üstesinden gelemediniz öyle mi demiş. bir anda kötülük meclisi karışmış her kafadan bir ses herkes diğerine bağırır çağırır dururken tiz sesiyle hepsini susturmuş. yeter!!! neyle karşı karşıya olduğunuzun farkında mısınız? yay misali kaşları çatılmış başını sağa sola sallayarak
iyi niyeti de kandırdıktan sonra artık yolumuza çıkamaz sanmıştım ama yanılmışım demiş. sinirlenmiş. bu gecenin hayaline dalmış bir oda dolusu hayvanı bile rüyasından uyandırmaya yetecek kadar dehşet verici bi sesle fısıldamış.harfler ağzından çıktıkça havada donuyomuş sanki. ama bu sefer... bu sefer çok oldular. çantasına daldırmış elini ve hepsini hayrete düşürecek bi maske çıkarmış.
...gördükleri en güzel yüzdü bu güne kadar ama ne kadar saf mide bulandıracak kadar temiz ve saf. ve bir o kadar karmaşık bakan gözler ve içinde şehvetin bile bu kadarını yakamayacağı mavi yangınlar.gelmiş geçmiş en güçlü afyonun katresinden güçlü sarsan 's' den önce bağımlı yapan bir ifade ve yeri göğü bir araya getireceğini zannettirecek kadar kendinden geçirici bir güç,sahiplenme ve zayıflık....
tanıştırayım demiş,ve karşınızda aşk... şimdi hepinizi o iğrenç suratlarınıza rağmen tek tek içime alıyorum ve biz yek bi güçken yüzüme bu maskeyi geçiriyorum. bununla da başa çıksınlar da görelim demişşşşşşşşşşşşş.................
...........
bir varmış,bir yokmuş.
masalın sonu ne mi olmuş?
bu masal değildi,saate aldanmayın.
malesef ta kendisi hakikatın
............SON................

sevgili blok,

yeni bir güne uyanmak...bi fincan taze çay, mutfaktan gelen anne tıkırtıları ve penceremden içeri dolan akordeoncunun 100. tekrarı da olsa hatırla sevgili melodileriyle yeni bir güne başlamak. yumurtalı ekmek ve tulum peynirinin evimde yıllar sonra hasretli kucaklaşmasıyla yapılan bir kahvaltı. ve az önce firarımı resmileştirdim. uçuş biletlerimi aldım. gidiyorum!!!
dün gece uykuya dalamadım. ta ki,sıkışık kalbmle ağır gözkapaklarımın bilek güreşi gözkapakları lehine sonuçlanana kadar. ve rüyamda laciverte çalan bi okyanustaydım. balıklarla-kocamanlardı- beraber yüzüyordum.üstelik nefes almam gerekmiyodu. biraz çekinsem de korkmuyodum. sonra yüzeye çıkıyordum. dalgalar geliyordu öyle büyük,ben onların tepesine çıkabiliyordum. onlar denizin tuzuyla beslenip büyüdükçe ben de üzerlerinde bi köpük olup aşağı kayıyordum. ve bu oyun bi sonraki dalgayla devam ediyordu...
bugün hava serin.tezecik.masamdayım,pencereye bitişik. perdeler va cam sonuna kadar açık. karşımda beni sarıp sarmalayan soyadını bilmediğim bi ağaç. ve ben yeşilinde huzur buluyorum.
sükunet ve şükran doluyum. yaratıcıya.....

hayat beni rahat bırak 2

bugün öyle şeyler oldu ki.ömrümün en korkunç günlerinden birini yaşadım. şerefsizliğin,haysiyetsizliğin,terbiyesizliğin,dedikodunun,satılmışlığın ,köpekliğin... yalanların,palavraların,serdar ortaçın binlerce dansöz var diye neden şarkı yaptığının,sahtekarlığın,ihanetlerin,güvensizliklerin,yılların emeğinin on saniyede nasıl harcandığının....offfff
gerçekten bitiremiyecem.hiç bi kelime beni rahatlatamıyor.
ve yeniden diyorum hayat,beni rahat bırak. sen bırakmazsan ben çekiyorum kendimi. blog,bitlise uçuyorum perşembe günü. telefonlarımı da almıyorum yanıma. sabit hatlı sakin günlere ve kafamı dinliceğim bi inzivaya ihtiyacım var. belki sana da ulaşamam. şimdilik hoşçakal...ve sakın kimseye güvenme...........

28.07.2008

yok blok yok olmayacak.
bu son bi kaç günde güven denilen melanetin tuzağına düşüpp, iyi niyet maskeli aptallıklarımın cezasını çekiyorum. aynı dersi hayat bana vermekten usanmadı. ama artık ben istemiyorum. tamam hayat, haklısın. 25 sene boyunca önce adımı sonra bunu öğretmek için çok uğraştın. kapasitem yok demek ki. öğrenemiyorum. olmuyor. napim. şimdi kapatıyorum tüm ışıkları telefonları kapıları perdeleri. ve çekiyorum perdeleri. karartma uygulamaya karar verdim. hatta biraz da kaçıyorum buralardan. şimdi biraz yürümeliyim. sonra da gitmeliyim artık bu şehirden. gitmeliyim...
minik bir kutuya tıkıştırılmış kıpkırış bir kumaş gibi ruhum.(t-box sunar;her moda uygun haleti ruhiye...)
o kadar kırışık ki ve minik ki. anlamıyorum. dışardan bakınca ne renklerini ne desenini ne de elbise mi tişört mü iç çamaşırı mı olduğunu anlamıyorum. e aç da bak diceksin di mi sevgili blok? olmuyor ama. açamıyorum. çok mutsuzum-çok huzurluyum-çok hüzünlüyüm-çok oburum-tatilde gibiyim-hayır cehennemde gibi-aynı şeye çok sevinirken 3 dakika sonra üzülüyorum-göz kürelerim damıtık suyu hazırda bekletiyor.olur olmadık herşeye çıkarıp vermek istiyor. ama ben dur diyorum sevgili blok,diyorum ki ona bu kadar savurgan olma. sevgili blok peki şimdi biraz ağlasam olmaz mı? hıı, olur di mi....

20.07.2008

gece

hşşşt
sessiz...
ruh zemininde gerçekleşen şiddeti belirsiz zelzelenin ardındasın
toz heryer duman ve
yıkılmaz!!! dediklerin yerde şimdi, yerle bir
heyyy dikkat et!!!
bastığın o yerde son nefesini kovalayan teslim ol!! çağrısında canlar olabilir
duymaya çalış
ama
kimseye anlatma
kendine sakla doğru bildiklerini
ve sakladıklarının içine saklan
hasır altı edilmiş hayatlardan kağıt gemiler
ve içlerinde türlü çeşit bahaneler
sen al o gemileri
al al
denize dokundur diplerini
yavaştan emilişlerini seyret
iştahlı köpüklerin ağız şapırtılarına karıştır çığlıklarını
du-yul-ma-sın
.....................................
aman haaaaaa
uzatılan ellere verirken elini
her bir hücrenden çek özünü
bilmesin kimse
eline
deymesin kimse
markete git
bi nutella al,büyüğünden
ye bitir afiyetle dudaklarına yapışan kahverengiyi sev
rica cümlelerini içine at
ve lütfen lerini
beklentilerin izini kaybettirene kadar
bu oyuna devam et
sımsıkı kapat-tığın kapağabi öpücük kondur
özür mahiyetinde
ve sus
sükut ikrardan gelir
ya neler götürür????????????????

9.07.2008

sağım solum ışık ve yaz kokan sessizlik

okul bitti.hiç aklımda yokken bir anda korkunç bi tempoda buldum kendimi. tahmin etmek zor değil di mi? tusssssssssssssssssssssss...........

hafta sonlarından ibaret sandığım dersane pardon bilimsel toplantı merkezi zırvası her günümü sabahtan geceye kadar dolduruyor. bugün eve geldiğimde saat 11 di. ve benim yorgunluktan başım dönüyordu. gözlerimin isyanına kulak verdim. salonun ışıklarını kapatıp duvarımda asılı fenerleri yaktım. renkli 9 toptan süzülen ışığa bi de doğum günü hediyem tavandan sarkan iki kandil misali mum ışığı ekledim. perdeleri açtım.sokak lambasının sarı ışığıyla bir araya gelince çok mutlu oldular. ben de yerde sere serpe serili turuncusunu gecenin yuttuğu halımın üstüne uzandım. yanımda içmeye gücümün yetmediği ama kokusuyla kendimi minik bi tarçın tanesi kadar sakin hiseetiğim 41 baharatın şarkı söyleyerek keyifle dumanını tüttürdüğü bi fincan. ve laptopun kenarlarından dökülen kısa boylu notalar.

işte şimdi buradayım.böylece otururken bunca yorgunluğa rağmen mutlu olduğumu hissettim. ve sana yazdım.

bu kadar. :)

8.07.2008

sokak boş. adımlarımız konusuyor. biz suskun. birbirinden ayrı iki tempo tutturmuşlar. kah biri geri kalıyor,hızlanıp diğeri farkettirmeden yavaşlıyor. seni seviyorum.içimden geçen bu. dudaklarım kapalı. senin elin cebinde.benim elim çantamın sapını kavramış sımsıkı. birbirine dokunmadan yürümeye çalışmka aynı kaldırımda zor. yanımızdan geçenler ne düşünüyorlar diyorum ,içimden. tartıştığımız belli. peki ya sevdiğimiz. o da belli midir acaba. biz normalde böyle değiliz demek istiyorum onlara. biz birbirimizi çok severiz. ellerimiz sımsıkı tutunur birbirine yıllardır. beraber hep güleriz,anlatırız,dinleriz. hiç böyle uzun bu kadfar soğuk susmayız..dudaklarım kapalı. arada ayakkabım taşların arasına giriyor. tökezliyorum. bana söylediklerini düşünüyorum. sana bakıyorum geriden. adım boyu uzaksın benden. ne kadar da kendine güveniyor diyorum. ya da kaybetymekten kormuyor. bu canımı acıtıyor. içimden tekrar ediyorum salannan dişe sataşan dil misali. kapıya geliyoruz. bana sarılıyosun. seni seviyorum diyosun. ben de demek istiyorum.. dudaklarım açılıyor.kendine iyi bak diyorum.
neden?
gerizekalı mıyım?
ne şimdi bu?
kaç tane nefesim var bu dünyada alınacak?
bilmeden nasıl böyle harcıyorum?

kendimi bi şey mi zannediyorum?
nasıl bi şey
sanırım büyük
belki çok güzel ya da çok iyi ya da çok mu başarılı
çok mu eminim kendimden çok mu güveniyorum
neyime güveniyorum
aklıma? babama?

ben
babasının biricik kızı
annesinin tatlısı
dostlarının rabişi
senin canın
kendimin nesi? bilemediğim
kimi zaman pek bi sevip çoğu da nefret ettiğim!!!

şimdi sadeleştirme zamanı
tüm iyelik eklerinden arınıp aidiyetlerimi bir bir bırakma zamanı
küçülüyorum..küçülüyorum..küçülüyorum...
basit işlem
iki süturluk kesi
karadüzen akort
bi kıtalık şiir
kelimenin en yalını
ve yalnız,biraz sessiz,yeteri kadar sakin.

5.07.2008

çekil
bırak elimi
senin tutmak istediğin minik el değil
ve olmayacak da
sen istediğin müddet olmayacak
öpme beni
uzak dur
dudakların serseri mayın gibi gezemeyecek
senin çizdiğin rotaya sürmem gemilerimi
dümen hala ellerimde
hayır
yanılıyosun
hiç bi şey sandığın gibi değil
anlayacaksın yakında
ve anladığında
belki ben olmayacağım.......

3.07.2008

nokta ardı cümleler-veda..........


her zamanki gibi bir gündü. yıllardır olduğu gibi sizinle başladığım.mezuniyet için gerekli belgeleri toparlayıp hiç uğramadığımız yerlerle olan ilişkimizi kesmek için buluştuk. çok sıcaktı. hepimiz yorulduk,gerildik. yine benceler uçuştu havada. arada birimizden kopan bir kahkahayı 5 farklı ton takip etti. seyire gidelim dedik.acıkmıştık. gittik.oturduk,siparişler verildi,garsonlarla bildik kanka muhabbetleri,biz her zamanki müşteriyiz havasında yapılan özel istekler... yemekler yendi, zerolar yudumlandı. olmasa olmaz replik kaçıverdi birimizin ağzından ve ardından gülüşmeler. pardon,bi fotoğraf çekebilir misiniz?

bardaklar havaya kalktı,herkes tebessüm etti. kimbilir seyirde kaçıncı fotoğraftı. siz ikiniz kalkallım dediniz. hesabı kasaya ödeyelim. ödediniz. geldiniz. ayağa kalktık,birbirimizi öperken yarın görüşmicez dedim. sonraki gün de ve planlayıp bir araya gelmediğimiz takdirde bi daha asla...............ben ağladım. herkesin içinde, sizin aranızda. bana sarıldınız teker teker.ağlama gidemeyiz dediniz. biz ayrılmıyoruz ki,hepimiz burdayız dediniz....ama ben hala ağlıyorum.

neden mi?

çünkü yine aynı hikaye başladı yazılmaya. 6 sene önce bugünlerde sahip olduğum ne varsa bırakıp bi kaç valiz ve bi avuç yasemin kokusuyla çıkıp gelmiştim bu şehre. sevdiğim ve bildiğim,kokusuna aşina olduğum herkesi arkamda bırakmıştım.annemin elleri,babamın kucağı,kardeşimin gözleri. pınarım,biricik dostumun-canımın arkasından bıraktığı hatıraları...ürkek adımladığım sokakları ankaranın ve hasret dolu deli yangın geceleri. grisinde ürperdiğim yapayalnız pazar sabahları birer birer terkettiler sizi tanıdıkça. ankara gelince aileme nasıl haber verdiysem adanaya gidince de sizi aradım, ben geldim merak etmeyin . şimdi her şey yerli yerindeyken,herkes nerde olduğunu bilip,kimin ne zaman gülüp diğerinin ona kızacağını bilirken,herkes birbirini sever-kollarken... şimdi ayrılık... olmamalıydı.

bana ağlama dediniz ama siz hiç gitmediniz...hiç kimseye el sallayıp veda etmediniz. ne ardınızda bıraktınız ne sonu meçhul ve yalnız yollara uğurlandınız.

belki bu gün değil ama gün gelir beni anlarsanız,unutmayın.. şimdi hepiniz benimle dalga geçiceksiniz.. ama kızlar,ben sizi çok seviyorum.......................................

1.07.2008

tatil...

uyandım. sekiz buçuktu. giyinip hazırlandım her sabahki gibi. çantamı aldım. tam çıkacakken,telefonum çalmaya başladı. irem. o anda napıyorum ben dedim. kızlarla buluşup özlemin yeni evine kahvaltıya gidicektik.
evet bugün saat daha dokuz.ben arkadaşlarımla buluşup kahvaltıya gidiyorum.hem de salı günü.
bitti.
hastane,zorunluluklar,istemsiz yorgunluklar.
1 seneden sonra ders çalışmka zorunda kalsak bile 2 aylık bir tatilimiz oldu.
evde uyuyup uyandığımız :)