30.12.2008

ibişin hülyası

üzerinde yeni paltosu, ayağında pahalı botları
oo ünvanı da var
bak sana sesleniyolar
hocam hocam hocam
bi koku sürünmüş,
ah ama hiç olmamış ki
olmamış kiii
gitmemiş sana
sen ,nereden geldiğini unutma
üzerine sinen kahvehane kokusunu bastıramıyor
görgüsüzlüğün unvalrına yetmiyor
kabalığın kazandığın paralarla gitmiyooooor
e ne yapalımm
hmm düşünmek lazım
düşünmek
çok düşünmeli bunu
çocuk doğurmadan önce, sonra büyütmeden önce
sonra üniversitelere alırken, sonra oradan mezun ederken
sonra tanışırken, sonra konusurken,
gereğinden fazla muhabbet ederken
ayıp sanaaaaa
insanları mı küçümsüyosun, sen kimsin
ah evet doğru kimim ben?
ben, çok alçak gönüllüydüm
ben çok eşitlikçiydim
ben pek çok hümanisttim
şimdi mi
kafatasçı bi burjuvazi söyleminde, eşitsizlikten yana el kaldırıyorum
arabesk bir düşünceyle isyan ediyorum
beni nasıl bu insanlarla aynı yere koyarsınız
aynı etiketi yapıştırırsınız
ah yazııık
sen kendini adam mı sandın
sen bana hava mı atarsın
canım canım
bi bilsen arkandan neler söylerler
içki sofralarının alaylı mezesi
ne sanmıştın
senin ne sanıcağını sanamayacağımı mı
canımmmmmm
bu ülkede çoook ibiş var. bi makama bi unvana bi koltuğa sahip olunca kendilerini bi şey diğerlerini hiç bi şey zannederler. elbet bi gün ayakları kayar düşerler. ama düşe düşe ne onlar biter, nede hülyaları...

26.12.2008

fotoğrafın anlattığı


sevgiden göğsü kabarıyor. kalbi çatırdyacakmış gibi.sen , gözleri en parlak gecem seni seviyorum diyor. şiirler yazıyor, şarkılar söylüyor, hediyeler yapıyor, büyütüyor, büyüyor, gözleri açılıyor bi onu görüyor, kör oluyor başka hiçbir şey görmemecesine. fotoğraflar çekiyor saçma sapan anlarda, her anı tutmak istiyor. elinde sımsıkı tutmak istiyor. saçma anları da istiyor, her halini seviyor çünkü her halini. gözünün çapağını seviyor, ter kokusundan iğrenmiyor, uykudan uyanmış şiş gözlere ışıl ışıl gülüyor, karışmış saçları sevgiyle avuçluyor. ayaklarını bile. kendi beyaz minicik ayaklarını kara kıllı bacaklara teslim ediyor teslim olmayı seviyor. sadece ona. zaman geçiyor, herkes gidiyor. o da diğerleri de kendi de. her şey değişiyor. kimsesizliğinden yüreğine sığınıyor. o gidiyor ama kalıyor. ne kadar gitse de o kadar kalıyor, yüreğinde saklı.

bir geceydi, bunalmıştı. çok sevdiği sokaklara bıraktı kendini. yalnız adımlarını atarken atarken birden durdu. öyle yoruldu öyle yoruldu ki, herşey büyük bir hıza kendinden uzaklaşmaya başladı. bildiği tanıdığı, ona ait her şey. kendini de kaptırıp o ışık seline , oturuverdi kaldırımın kenarına. gök yüzünde gidenlere bakakaldı.

23.12.2008

benim adım hüzün

benim adım hüzün

geçmez günüm

uzaklara olta atmadan gözlerim

bulutlar, bir damla da benden..

kalbimi severim ben

pek çok severim

çünkü saklarım içine tüm sevdiklerimi

onları severim

susarım

konusmadığım anları toplarım

her akşam eve gittiğimde

yastığımın altından çıkarırım sesimi

anlatırım duvardaki resimlere

o gün neler olduğunu

beklerim

kalbimin usulca söylediği türküyü dinlerim

annemin atı olmasa da

ya da babamın yelkeni

gözlerim bi göğe yükselir,

sonra göle ivmelenir

beklerim

öğrenirim ki hayat bundan ibaretmiş,

güne teslim olup koşup yorulup

günü doldurmakla bitermiş

iki nefes arasına sıkışmış

ömür dediğin...

bi nefes daha, benden

tüm dönmeyen gemilere.







22.12.2008

nazik

bugün fakülteden bir arkadaşımın yorumunu eklerken-kendisi benm kelebeğim olur- aklıma gelen bi günü anlatmak istedim.
1. sınıfa yeni başlamıştık. ankaralı kızlart biz gurbet çocuklarına sıcak bi orttam olsun babıdan bol yemekli, eylenceli bi toplantı hazırlamışlardı. tanışmalar, gülüşmeler. daha hiç birisini çok yakından tanımıyordum. yabancılığın serinliğini hissetmediğim güzel gözlü bi kız vardı içlerinde.(işte o benm kelebeğim) yumuşacık sesiyle herkese hoşgeldin diyor. tek ben değil herkes onu daha önceden tanıyormuş gbiydi. adı nazik. bi insanın ismiyle bu kadar mı hemhal olur?? oluyomuş demekki. bilenlerin ısrarı üzerine güzel sesiyle bize bi türkü söyledi. bi de başlarken şimdi aramızda ailelerinden ayrı kalan, burualarda yalnız olan arkadaşlarımız var. onlar için söyleyelim bari dedi. ve başladı.
pencereden kar geliyor
aman annem gurbet bana zor geliyor
ilk nota vuruşuyla çıkan sesin ondan mı yoksa nefesli bi enstrumandan mı geldiğini anlayamadım. o kadar yumuşak ve hüzünlü bisesti ki. ama aynı zamanda huzurlu. mütemadiyen gülümseyen o çehre, birden bilinmez acıların ustaca makyaj yaptığı ağır bi hüznü sergilemeye başlamıştı. türkübittiğinde sanırımhepimiz ağlamıştık. bilmediğim bi evde, tanımadığım insanlar arasında gönlüme akan o ılık sesin sahibini sanırım hiç unutmicam.

21.12.2008

kar yağmış dün gece. cuma akşamını ağlayıp telefonda herkesle jkavga edip yorganın altına saklanarak geçirdim. cumartesi sabah pınarla konustum. tabii onla da kavga ettik. kapattık ben teli kapayıp yine yorganın altına kağatmışken kendimi gelmiş. beni almaya. biraz da onun omuzunda zırladım. sonra toparlandık onlara geldik. ahlar ve adilcevaz arası 15 dk sürüyor. mangal yaktık, film izledik. yalnızlık ne kadar boğucu bi şeymiş. açıldım. bu gün akşama doğru geçicem ahlata. 2 hafta içinde de adanada başvurduğum diyaliz kursundan haber gelicek. olursa ocak ayında adanaya geçiyorum. sonra da mart gibi ankaraya. tus kampına katılcam. komik. elimde bi valiz ben ordan oraya dolaşıp duruyorum. keşke tus kaynakları da bu kadar ağır olmayıp ı poda falan yüklenebilseydi. en azından 6o kilo yükten kurtulurdum.
çarşamba canan pamuğum geliyor. bende kalıcak bi kaç gün.

şarkı budur

ilk serüvenim, giderek kabusa dönüşmeye başladı. yalnızlık, yoğunluk, yaklaşan sınav, özlemlerim falan derken..bu şarkıyla tanıştım. bu kadar mı olur pess dedim dinledim ve vuruldum. buraya yüklicem ama biliyorum açılmayacak o yüzden sadece ismini yamakla yetiniyorum. candan erçetin, ben kimim. benden tüm zorunludaki dostlarıma gelsin :)

12.12.2008

moladayım

soğuk bir ankara sabahı, yanımda nescafem, sana yazıyorum günlük. eeee ne var bunda diyebilirsin ama esenboğadan yazıyorum. keyfine pek düşkün babamın bankası havaalanlarında böyle dinlenip, nete girip, gazete okuyarak vakit geçirilebilecek hoş bir mekan yapmışlar. tabii insanlar sadece parasız sunulan yiyecek ve içeceklerle özelllikle de alkollü olanlarıyla daha çok ilgileniyolar.
esenboğaya indim, van uçağının kalkıcağı kapıya geçtim oturuyorum. babamı aradım ben geldim diye. tutturdu ki hadi git ordsa otur: ya baba çok uzak ne gerek var ben burda iyiyim. kızım kalk git 2 saat napıcan orda internete falan girersin dedi :) aramızda kaç km olursa olsun üzerimdeki etkisi pek değişmiyor. ben de geldim, ek kartımdan giriş yaptım ve doğru bilgisayar odasına . artık burada baya vakit geçirecem sanırım çünkü adanadan vana hep aktarmalı ucuslar-maalesef. gerç,i ben bu durumu sevgilim ankarada olsa avantaja çevirebilirdim ama o da evine gidince işteböle kalka uçakları falan izlerim artık.
sabah 9:15 uçağına yetişmek için bi saat önce alandaydık. ben daha arabadan ineiyorum, ankara uçağı güvenlik kontrolüne çağırılmaya başladı. kapıya bi baktım , allahım korkunç bi kalabalık. kes,in uçağı kaçırıcam derken karşımda personel girişi. doğru valizi o yöne sürüklemeye başladım. bi de kimsin derlerse ne cevap veririm die düşünüyorum. yalan söylerim, babam alan müfettişi falan mı desem nerden bilecekler? hem müfettiş -biraz irritasyon da yaratır.ya da beni diğer girişten güvenlikler gönderdi, orası çok kalabalık diye. derim, yine olmadı cazgırlığa başlarım nasıl güvenliksiniz, o talsizler ne işe yarıyor kardeşim haber versenize birbirinize zaten kalabalık ,bi oraya bi buraya gönderiyosunuz!!! nese gerek kalmadı kimse bi şey sormadı xzaten . chekin de korkuçtu ama bomba kısmı güvenlik kontrolleri. aynı anda 4 5 uçak kaldırıyolar ve sadece iki güvenlik noktası var. bi de sürekli aptal gibi anons, son çağrı, ank uçağı 2 nolu kapıya, ist uçağı kalkıyo vs vs... kalkıyo da kimse binememiş herkes sırada, nereye kalkıyo. desenize sakin olun hepinizi alıcaz, rötarlı kalkarız gerekirse fln yok nerde. haliyle bide adanada olduğumuzu düşünürsek- millet birbirine girdi. her 7 kişiden 2 si kavga etmeye başladı. güvenlikler sarılıyo kimini tesell,i ediyor kimiyle kavga ediyor. allahım resmen rezillik.
sonunda uçaktayım, kemerimi bağlayıp oturdum. çantamı yokluyorum ne unuttum ? a telefonumu unuttum.. kalktım, tee en sondan kabine zar zor yürüdüm. şeyy ben telefonumu unutmuşum da bi gidip alsam? meğer uçaktan çıkmamız yasakmış. neyse bulup getirdiler. bi de benm yüzümden 5 dk daha bekledik. ama ben o teli almasaydım ankarada vanda ne yapardım bilmiyorum. neyse günlük işte şimdi de buradayım. çok uzattım lafı di mi :) ben de bişeyler yemeğe geçiyorum. ama acıktııım =)

10.12.2008

bayram adetleri

bizim neslin sürekli büyüklerinde dinlediği bi eski bayramlar klasiği vardır. az çok herkes bi şekilde muhattap olmuştur. işte macuncu amcalar, elle döndürülen seyyar dönme dolaplar, mendil içi harçlıklar, yastık altı kırmızı ruganlar... yıllar geçtikçe en azında kendi adıma daha bi örselendi bayramlar. eskiden iade-i ziyaretler yapılırken şimdi 1. gün en büyük dayıda tüm aile toplanıp işi bitiriyoruz. zaaten gittiğimiz başka kimse yok, olsa da biz kardeşimle gitmemeyi tercih ediyoruz. yani bayramlar bu hale gelmişken, tatil gözüyle bakıp misafircilik oyununu safi yorgunluk olarak addederken tabii çocuklarımıza anlatıcak hiç bi şey kalmamıştı. taa ki facebook toplantolarına kadar. bugün bizim lise mezunlarının yemeği vardı. 7 senedir görmediğim insanları görmek, eski günler falan, cidden çok eğlendik. sevgilim, bugün bi arkadaşıyla buluşmuş. gittiğimiz yerde etrafımızdaki tüm masalar facebook masasıydı dedi. bizim gittiğimiz yerde de öyleydi. bizden hariç 3 masa vardı. her bayram yeni fotolar yükleniyor, topluca çekilmiş, bi masanın etrafında dizilinmiş, herkes pek bi mutlu. bu olay gerçekten adet haline dönmeye başladı. ben bile 2 bayram gittim. bu sayede bizim de gelecek kuşaklara anlatacağımız ortak bi anı olacak.

8.12.2008

içim dökülüyor

kimse kimsenin hiç bi şeyi olamaz
gel bak,bir elimde gök yüzü var hala
la la
beni bırakma.......
seviyorum seni feridun..........

son zamanlarda en yakın arkadaşımla -onun evliliğine benmse onun değişmesine bağladığımız- yaşadığım husumeti takip edenler bilir. daha da eskiler hayatımdaki yerini.. bilmeyenler içinse özetleyim; bi yazı yazmıştım tus kampına gelmişti gçtiğimiz nisanda bir ay kalmıştı. gittiği akşam yazdığımyazının üstüne arkadaşlarım arayıp sevgilimden mi ayrıldın diye sormuşlardı. işte her neyse biz sürekli kavga halindeyiz. hatta artık kavga bile denemez. soğuk kısa cümlelerle konusan iki insan. aynı kağıda oynayan iki poker oyuncusu gibi.bi olay var ben de kırgınım o da kırgın. ben bana bunu nasıl yaparsın die ağlarken, o bana bu olayda anlayış göstermen gerekirdi diyor. dolayısıyla çözemiyoruz kesinlikle.
napıcam ben şimdi? hep aklıma geliyor. her gün başka bi şey oluyor kafama takıp ağlamama sebep olan. uyuyamıyorum bazen, ders çalışamıyorum. bi daha söylemicem diyorum dayanamıyorum. bi bakıyorum yine ya talefon elimde ben ağlıyorum ya da kavga ediyoruz. ben artık onun aklına gelmiyorum. bunu kendi söyledi ki zaten biliyodum. ne kadar zormuş, sevdiğin birinin ellerinden kayıp gittiğini görmek,yaşamak.
şimdi bi zamnlar aşık olduğum adamdan ayrıldığımda sürekli dinlediğim bi şarkı çalıyor. gece yolcuları,unut beni sewgilim, ben unutmuyorum...ne kadar büyük bi acıydı. acaba hangisi daha acı?peki ama nolacak böyle. erkek arkadaşın olsa ayrıldık bitti dersin bi daha görmezsin. böylesi ağdayı tek hamlede değil de yavaş yavaş çekmek. kılların koptuğunu tek tek hissetmek. acı ne nefes keser ne biter. üstelik parmaklarına da yapışır. çıkması iyice zorlaşır...işte böyle bi şey.

3.12.2008

biz aslında 3 kardeşiz,biri şimdi uzakta

çok depresifim bu aralar,biliyorum. boğuldum, bu sayfayı da boğdum biliyorum. ama yine yapıcam dilerseniz hiç devam etmeyin okumaya..

annemle bu sabah kahvaltıda öylesine sohbet ediyoduk. dün izlediği dizinin bir sahnesinden bahsetti. çocuğunu düşüren bi kadın varmış, doğuma bi hafta kala düşürmüş ...

..........................
-kapat çiğdem, kapat

babam oturduğu koltukta boğuk sesini gizlemeye çalışarak anneme seslenir

-çiğdem kapat diyorum televizyonu

annem kırmızı battaniyesine sarılmış, kanepede iki büklüm ağlamaktadır
.....................


bizimkiler ben 3 yaşlarındayken aşırı ısrarlarımın da etkisiyle bana bi kardeş yapmaya karar verirler. evleneli 5 sene olmuş, arkadaşlarının peş peşe gelen 2. çocuk haberleriyle iyice heveslenmişlerdir.izmirde yaşıyoruz o zamanlar. annem ikinci bebeğe hamile kalır. ultrasounddfalan yok tabii. erkek olduğunu öğrendiklerinde doğuma bi kaç ay kalmıştı . ben-ilk çocuk oluyorum- çok zor doğmuşum. günlerce suni sancı falan.. yok. beni dünyaya çıkmaya ikna ettiklerinde neredeyse öbür dünyaya doğru yola çıkıyormuşum.
1. ay aa hamileyim, 3. ay yakuup çok mu kilo aldım, 5. ay midem bulanı..böööööö, 7. ay sevgilim oğlumuzun adı emre olsun mu, 8. ay yakup koş koş bak nasıl tekme atıyor şeklinde klasik bir gebelik. ve 9. ay halk dilinde de tıp dilinde de aynı olan nişan gelir. bi önceki gebeliğinden tedirgin olan annem hemen doktora gider. durumu anlatır. endişelidir. doğuma alın beni der. doktor, herşeyin normal olduğunu endişelenmemesi gerektiğini anlatıp eve gönderir. bi kaç gün sonra bi rüya görür. yaşlı bi amca emreyi anneme gösterir ama kucağına vermeden alıp gider. annem uyandığında sabah ezan okunmaktadır. elini karnına koyar. derin bi nefes ve gözlerini kapatır.
-pıt
gülümser
-pıt pıt pıt
gözlerini açar
-pıt pıt pıt!!!! pıt pıt pıt!!!!!!!!! pıt pıt...........
-yakup kalk yakup bebeğe bi şey oluyor
babam nöbet çıkışı,yorgun, anneme üzülür bi yandan gözlerine bakar. bebeği okşar kocaman karnından,bir eliyle de güzel saçlarını. merak etme canım, gelecek ya heyecanladı bizimkisi. hadi sen biraz istirahat et, der.
annemin içi rahat etmese de yatağa uzaanıp bekler. bebeğin hareketlerini saymaya başlar.
-bebeğim, noldu yavrum, neyin var?
-pıt pıt pıt pıt pıt pıt
-sakin ol yavrum, korkma ben yanındayım sakin ol
-pıt pıt pıt pıt
-yuvada yavru kuş ninni, erkenden uyumuş ninniii
-pıt pıt
-bebeğim
-pıt........pıt........
-yuuum şimdi güzel gözlerini,uyusun yavrum ninniiiiii
-pıt.........................pıt........................
-çok şükür
-...............
-................
-..............
-bebeğim??
-............
-bebeğim, noldu
-...........
-allahım!! neden durdun!! BEBEĞİM BEBEĞİM!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

emrecik annesinin karnında,dünyanın en huzurlu ve güvenli yerinde-bana göre akıllıca bi seçim-ebedi uykusuna dalmıştır. anne korkudan ve ağlamaktan kocaman olmuş gözlerle bu çocuğu sen öldürdün diye doktora bağırmaktadır. baba kocaman ellerini yumruk yapmış, hıçkırıklarını bastırmak için içinden fatiha okumaya çalışmaktadır. evde rabiş küçük kardeşini hevesle beklemektedir...................................

canım kardeşim,bu yazıyı oradan okuma şansın var mı bilmiyorum ama ben işimi garantiye alıp senin için fısıldıyorum gök yüzüne doğru. heralde oralardasındır. seni seviyorum. ha bi de ben, ablan...

YD........sahibine istinaden

sana çok veda ettim ben
asansörün camına yasladığım ellerim
otogarlarda otobüs camlarına salladığım ellerim
titrekliğini kanat çırpınışlarına benzettiğin
küçük beyaz martı diye şarkı söylediğin ellerim.....

bak gene titriyor..ama sen göremezsin ki
hem de soğuk, buz gibi....

bu sana son veda,
hiç aklıma gelmezdi doğrusu
yıllara ,boyumuzun erişemediği kilometre tabelalarına rağmen biz..
çok sevmiştik birbirimizi...

ilk saçlarıma dokunduğun yaz gecesine dönüyorum şimdi
yine aynı heyecanla ,aynı korkuyla bekliyorum soluğumu tutmuş
ben, yalnız ve mağrur küçük kızdım o zamanlar
avuçlarım kan revan ama sımsıkı kapalı..
sen açmıştın tek tek onları
birer öpücük kondurup.
yüreğinden akan sevgi
deva olmuştu yalnızlığıma
dudaklarından dökülmüştü hatırlıyorum
bi daha hiç kırılmayacak dalın, ben hep yanındayım...

sonra fısıldamıştık gecede

yıldızlar nasıl parlak ne de çoktu

gözlerimiz de beraber ışıldarken

yürekten dudağa,

yürekten dudağa...

senelerce her yere sevgimizden bir imza gibi düştü
iki masum harf
Y..D...

anlamını bi biz bildik
gerçekten yüreğimizde sakladık
dudaklarımızdan bile gizledik
nelere direndik.

büyüdük,büyüdük,büyüdük
ve bi zamanlar birken
ayırmazken birbirimizi
tekliğe adanmış sevdalara türküler söylerken...
şimdi yok olduk.....

gidiyosun.. gittin hatta çoktan
ama kabul etmezsin
ne diceğini biliyorum
sen çok memnuniyetsizsin

yanında duramadım
acıdan kabardı göğsüm
bi zamanlar yardığın ve akıttığın irinin yerine
şimdi kan doldurdun

görmedin
söyledim
dinlemedin
denedim

denedin belki sen de
ama 'olması gereken bu' dedin

bebeğim,bebeğim,bebeğim
derdin
sesin la bemole vururdu
ağlardım sevginden
özleminden ağlardım

artık aradığım kişi ulaşılmaz
bebeğin?
hiç farketmedin
biliyorum farketseydin...
ya da kendimi avutuyorum

şimdi boynum bukuk
ama kimse görmezken
ve avuçlarım yine kanıyor
ama sımsıkı kapalı
ben yine mağrur kız..

bu sefer büyümüş yaşlanmış belki de
geçsin diye dua ediyorum.

hoşçakal...

artık bana ikisi kaldı

onları sana vermeyeceğim
zaten istemezsin
masum iki çocuk anısına
hep saklayacağım
Y...D.................

2.12.2008

hazreeeeeet.....

size kardeşimin başından geçen bi hikayeyi anlatıcam...

aştide(ankara terminali) kardeşim babamın bi yerden ahbap olduğu bi adamla karşılaşmış. nasıl olmuş, nerden konu açılmış da birbirlerini bulmuşlar bilgim dışında. zaten aktarıcağım kısmıyla da çok ilgisi yok. nese, bu zat zamanında sıkı bi alemciymiş. sonradan tövbe etmiş alkolü bırakmış. ama modunu hiç değiştirmemiş. zaten adamın ünü buradan ileri geliyor. eski alemci karakterini-meyhanede nasılsa şimdi camide öyleymiş-devam ettiriyomuş. o zamanlar herkese paşaaaAAA dermiş. bu aaaaAAA lar giderek yükselen bir tonlamayla ağdalı bi uzatıma tabi rurulurmuş. ne alaka mı?? buyrun...
bey amca kardeşimle koyu bi sobet içinde,
-sen napıosun hazreeEEEt?
-okuyorum amca
-bize de oku hazreeeEEEtt
kardeşim, 'ne diceğimi şaşırdım valla bi kaç saniye adama mal mal bakıp sonra peki okurum diyebildim '
-sen neyle geldin hazreeeEEEt
-arabayla
-nerden bulduuuuuun?
-babam aldı!!!
-söyle hazrete bize de alsın....
kardeşim' adam sarhoş mu diyorum, elindeki tespihe bakıyorum. bi yandan çekiyor bi yandan konuşmaya devam ediyor. anlayamadım bi türlü.'
velhasıl muhabbet uzun, ama bu makamda gitmiş. hoşuma gitti paylaşayım ddm.adamın yeni sentez moduna da hayran kaldım:)

1.12.2008

babam iş başında

ben mecburiye gidene kadar geçen süreci bilen bilir. babam gün aşırı değiştirdiği radikal fikirleriyle illallah ettirmişti beni.kronolojik sıraya dizersek;
daha okul bitmemiş.........istifa mı!! istifa mistifa yok!!!
okul bitmiş.........sen hiç düşünme geçici görevle seni ankaraya aldırıcam.(2 ay baba ben istemem torpil fln die mızıldandım 2 ay sonra bu fikre adapte oluverdim ki) tercihlere 1 hft kala babam....bakanlıktakiler mecburide geçici görev olmuyomuş dediler................
mecburi hizmet tercihleri arefesinde babamdan yardım isterim...... ne uğraşıyosun binde bir şansın var zaten!!!
tercihler açıklanmadan bi kaç gün önce............. benim 5 tercih hakkın olduğundan neden haberim yok, bilseydim bi de bilmem nere yazardık!!!!!!!!!!!!!(ilgilenmeyenin kendisi olduğunu hatırlattığımda telefonu kendimden uzaklaştırmak zorunda kaldım)
kuradan iki gün önce............ben kurayı yalnız çekmiştim sen yalnız kalma yanına geleyim.
adanadan sabah geldi ve..............ya zaten bilghisayar çekiyomuş boşver gitmeyelim.(dedi ve beni de göndermedi)
ahlata tayinim çıktı...............sevindi
üzüldü
aferim iyi tercih yapmıssın dedi
daha uzak bi yer yazamadın mı diye kızdı.......................

durumu kabullendikten sonra............gitme istersen ankarada kal dersaneye gidersin
hayır baba
adanada otur, ders çalış git istifanı ver gel ya da
baba hayırrr
ben sana dializ kursu ayarlıyorum, burda kalırsın rahat edersin
babaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
adanaya döndük, hazırlık yapıcam................ bu hafta gideriz
yok haftaya gideriz
son gün gideriz
sen git istersen yarın......

gitmeden önce............evin tutuldu
başka bi ev bulmuşlar daha güzel orayı tutarız(diğeri noldu dedim)
ha ora mı..orası boş değilmiş!!!!!

ahlata giderken............öğretmen evinde kal ne ev tutacaksın
ptt misafiranesini ayarladım daha rahatmış.
ev mev yok, sen yapamazsın!!!

ahlattayız.................baba misafiraneye bakmıcaz mı?
sen orda rahat edemezsin iyi işte bu ev burda kalırsın
.
baba diğer eve baksaydık bi de??
ya ne gerek var işte mis gibi ev!!!!!!!!!!!

daha okuldayken.............arabayı gittiğin yere götürürsün.
atamadan önce.............araba orda başına dert olur...
arabana kış lastikleri takıldı. soğuktur şimdi oralar arabasız olmaz...

karda buzda arabayı nasıl süreceksin sen!!! araba fln yok!!!
arabanın bakımı yapıldı, hazır........

ahlata arabasız gittik, gittiğimiz gece netten 2. el arabalara bakıp yeni bi araba siparişi verdi
şimdi adanada
ama bu gidişimde benimle gelip gelmiceğini bilmiyorum-desem sanırım kimse şaşırmaz-

ben bayram nedeniyle adanadayım. cuma günü geldim. perşembe babamla yaptığımız bi tel konuşması.............diyalız kursu ayarladım, bitlisten bakanlığa ismin gönderildi...
ne!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!baba, ne kursu, nasıl , ne zaman başlıyormuş, ne kadar sürecek ya baba naptın bi konussaydık....................

cuma günü ben soru sormaya devam edince babam...........ya tamam zaten ismin pztsi verilecek konusuruz sen bi gel istemezsen vazgeçeriz........

bugün o pztsi.........baba, benm adım verildi mi?
yok bayramdan sonra.....
e peki kesin mi bu iş. hem 1 ocakta nasıl başlar yıl başı tatil..
ya 1 ocak olmasa da ocakta başlıyormuş
muş... emin değilsin yani?
yine teli uzaklaştırmak zorunda kaldım...

sonuç: ne istifa edebildim ne oraya adapte olabildim ne buraya gelip gelmiceğim belli oldu.....bu gidişle nisana kadar anca hayatımı nerde ne şekilde geçireceğim belli olacak. sonrası allah kerim...................................................