13.04.2014

orta yaş

bu blogu açtığımda kendimi nasıl hissediyordum?
güçlü, başarılı, iyi ya da kötü ama ne hissedersem onunla dopdolu, sanki ruhumda kopan fırtınalar ya da gözlerimden taşacak kadar yoğun sevgi, ya da distiminini en dibinde melankoli tüm ağırlığıyla... her ne hissedersem hissedeyim, pürüssüz beyaz tenimden dışarı sızacak kadar yoğundum. kendime inanıyordum, sanırım başka insanlara da inanıyordum. yani güvenmek denilen duyguyu henüz yitirmemiştim. çoğu insan için hayata atılmaya başladığı zaman diliminde ben hala öğrenci olmaktan ötürü ve de sonrasında TUS dönemeci nedeniyle de elde kitaplar altında eşofmanlar dersane, kütüphane derken büyüdüğümü farketmedim. ondan belki de şu anda 30 yaşımı yadırgamam. ya da benim bahanem de bu. ben okurken kaç yaşındaydım. 25 yaşımda okul bitti. ama evet hala gençtim, yanıyordum, içimde bitmez bir enerjiyle dedim ya iyi kötü farketmez. sonrası , hani bazen uyanırsın da bir rüya görmüşsündür. kopuk kopuk hatırladığın ama bi türlü birleştiremediğin. zihnine düşen anlık sahnelerden ibaret. öyle işte. tabii bunda başımıza gelen ooonca olay da sorumlu. nedense bugün olanları yeniden hatırlamak istiyorum. hani ders çalışırsın da sınav öncesi son bi gözden geçirirsin. işte öyle. neden bilmiyorum. belki de içine düştüğüm karmaşık ruh halimden çıkmak içindir. bir yerlere elimden kaçırdığım bir ipin ucunu yeniden bulmak içindir.
yani demem o ki, babmın başına gelenlerle her şey yerle bir oldu manen. bildiğimiz hayatın artık çok uzağındaydık. saygı, para, etrafta koşuşturan insanlar, yalandan da olsa sevgi ya da arkadaşlıklar, sonra kendi adıma hep arkamda olduğunu bildiğim o koskocaman kuvvet, güven duygusu yani babam, her şey gitti bir günde. arada yaşadıklarımız yani babamın çıkışına kadar ya da çıkıp çıkamayayıcağının kimsenin elinde olmadığı anlayana kadar aradan gecen sürede bizi kandırmaya çalışanlar, para isteyen avukatlar, haber gönderdiği söylenen savcılar, hakimler, bu işi çözebileceğini iddia eden mafyalar, bizi küçümseyen sesiz düşmanlık besleye eski dostla, akrabalar, her gün beraberken bir anda ortadan kaybolan yakın dostlar... her biriini canımız yana yana yana öğrendik. ilk başlarda hiç susmamacasına konusup veryansın ederken zamanla hiç bir şeye şaşırmaz olduk ve sustuk. kimseyle konuşmaz, kimseye anlatmaz olduk. zaman geçti, babm geldi, bu defa yeni ve eğreti hayatımızı üzerimize giyinmeye çalışmakla uğraştık. bu arada ben evlendim. evet, bu kadar mühim bir olay hayatımda aynen yazdığım gibi gerçekleşti. arada derede bir evlilik. evliliğimizin ilk başlarında bu mevzulardan biz de kendi adımıza sağlam sınavlar verdik. gürültüsüz patırtısız evliliğimiz aynı ee giirdikten sonra çakan şimşeklerle sarsıldı. birbirimizi tanıyamadık, anlayamadık. yıllardır birlikte olduğumuz biz birbirimize yabancı, yeni evimiz ikimize de dar ve kafes olmuştu. ama geçti. orda da büyüdük. farketmedik ama büyüdük. yine el ele tırmandık o sarp virajlı yokuşu. ne emrah benim ilk tanıdığım o havali , asi, umarsız delikanlıydı artık ne ben onun aşık olduğu kız. ikimiz de bizi çekici kılan şeylerden uzak ve eksik tersine daha ağır, daha yorgun ve ciddiydik. 27 yaşımda evlendim. 3 seneye yaklaşıyor. asistanlığım bitiyor. emrah anayasa mahkemesinin yeterliliğine giriyor, bu hafta sonunda artık raportör olarak başlayacak inşallah sıavları iyi geçerse. kendi dünyalarımızda bir yandan da diğer insanların yani normal insanların verdiği savaşları verdik. çok şükür en azından kaybetmedik. annemler güzel bir evde kirada da olsa oturuyorlar.işine gidip geliyor. ben doktor emrah raportör oldu. kardeşim malesef dalından kopmuş bir yaprak gibi savruluyr nereye gideceği nasıl düşeceği belli değil. hayatını karartan bir ilişkinin peşinde yıllardır sürünüyor. ama ne dediysek bizi dinlemediği gibi artık bizimle konusmuyor bile. o kaleyi şimdilik kaybetmiş görünüyoruz. zaman bakalım ne gösterecek. onu da gençliğine verip beklemekten bize dua emekten başka seçenek kalmadı. her evde olduğu kadar belki. demem o ki, şimdilik (mahkeme devam ediyor çünki) sular biraz olsun durulmuş görünüyor. ama o çağıldayan taşkın gelip de geçtikten sonra nehir yatağı artık eskisi gibi değil. neler olmuş. yorgun, sessi,  ıssız, ümitsiz hissediyorum. 9 aydır bebek istiyorum olmadı. bekliyorum bakalım. ne zaman olaak zaman ne gösterecek. bir ara da ona takmıştım ve çok mutsuzdum. şimdi bu duruma da alıştım. allah vermese olması mümkün değil ki. napalım dedim. çok şükür ki şimdi daha rahatım gerçekten. yaşlanmadık belki ama ruhlarımız 30 değil çok daha fazlası. uzun bir dinlenmek istiyorum. zaman neler gösterecek bakalım.. hayırlısı...