30.06.2008

bitiyor..bitti...

30 haziran 16:02
1 saat sonra mesai saatinin sonuyla beraber 6 senelik macera bitiyor.
bugün koridordan geçerken, su alırken,kağıt yazarken,yemekte bugün ne var derken...gördüğüm hiç bir yüzü bi daha görmicem. selam vermediğim onca dönem arkadaşımı bile özlicem. ayak üstü veda konuşmaları,karşılıklı dilenen iyi dilekler,samimiyet derecesine göre mutlaka araşalım-görüşelim vaatleriyle dolu,hüzünlü tuhaf bi gündü bugün. şimdi intern odası bilgisayarlarından ''buyrun ben intern'' başlığı altında bloğuma aktardığım son kelimelerle internlüğe de veda ediyorum. bu hastaneye de. kimbilir belki 2 ay sonra bu şehre de...
zordu,can acıttı,komikti,güldürdü,çok şey öğretti,çok şey yitirtti,öyleydi-böyleydi bitti.
ama güzeldi.
gidiyorum,belki ardımda hiç bir iz bırakmadan.
hoşçakal...........................................................................................................................

29.06.2008

evcilik oyunu

iki araba arasına park etmeyi öğrenince, evinin kapısını kendi anahtarlarıyla açmaya başlayınca, gecikmiş faturaları için son ödeme günü kuyruklarında bekleyince ve 6 senelik tıp fakültesi bile-bitmez sandığı- bitince,mezun olunca, büyüdüm sandı küçük kız.Tüm zorluklara rağmen elinden sımsıkı tuttuğu küçük çocuğa da aşık olunca…istedi ki duvarlar eve babası geldiğinde boşalmasın, çekmecelere gizlenmesin fotoğraflar. İstedi ki ailesi de bilsin, sevsin… üstelik korktu küçük kız. ya babası başka isimlerde gezer,başka yüzlerde hayal kurarsa diye. hep karşı durduğu fikirlere bir anda kapısını açtı küçük kız. içeri dolan rüzgara kaptırdı kalbini, kimi zaman heyecandan bazen korkudan titredi küçük kız. verilmemiş sözleri somutlaştırdı,taktı parmağına . soranlara ‘’evet’’ dedi , kendince bir evcilik oyununa başladı küçük kız. ve her oyun gibi bunun da biteceğini öğrendi.. küçük kız.. büyü artık!!!

en güzel hediyem-en güzel gözyaşlarım


zaman garip. zaman çok şey değiştiriyor. çabuk geçiyor. bi zamanlar, biberonu ağzına tutamayan küçük kardeşinizin minik parmakları gün gelip büyüyor ve size ömrünüzde hissetmediğiniz kadar hüznü ve mutluluğu yüzünüze çarpan harfleri tuşluyor. birleştirip adam boyu cümleler kuruyor.içinizdeki boşluğu dolduruyor...

kardeşimden...

ABLAMA,

Hey gidi koskoca 6 sene. Geriye dönüp hatırlamaya çalışıyorum da abla ilk üniversiteye gidişini. Ben ortasona geçmiştim. Annem çok ağlamıştı gidişine. Seni zaten söylememe gerek bile yok. Ben.. bilmem ki.. farklı gelmişti gidişin. Yoktun yani evde. Sessizdi ev. Sen gittikten sonra fark ettik ki gerçekten evdeki neşeymişsin. Geldiğinde şenlenirdi odalar. Buzdolabı açılırdı olur olmadık zamanlarda bir parça peynir için :) Kavgalarımız başlar saçma sebeplerden, gürültü olur, anne kızar. Sen üniversiteye gitmeden önce sana gelir soru sorardım hatırlar mısın? Yapamadığım soruları çözen kahramanım.İlk başlarda senin yatağında yatardım. Odandaki masayı kullanmak bahaneydi ya sana senin yatağında sarılırdım. Şimdi diyeceksin ki “Allah Allah bizim çocuk neler yapmış neler” hatta yüzünde tebessüm olacak ağlamaklı. Belki inanmayacaksın. Sen bilirsin deniz gözlü küçücük ablam.. Hey gidi koskoca 6 sene. Geçip gitti işte abla. Ben 6 yaş büyüdüm. On dokuz yaşındayım. Sen gittiğinde on üç. Basit bir matematik problemi gibi belki ama sensiz geçen yıllar ancak çözebilir bu problemi. Belki onlar da çıkamazlar işin içinden. Gün gelecek soyadlar değişecek, gözlerden yaşlar inecek, yüreklere taş basılacak. Kimi zaman yeni bir nefesle güleceğiz . Kimi zaman kaybolanlara yakılacak ağıtlar. Senin güzelliğin yüzünden hep çöplükten bulunan çocuk oldum. Veya cami avlusunda ağlayan ya da kapının önüne bırakılıp terk edilen çocuk. Olsun, bu denilenlerin hepsine razıyım ben. Kimin var ki böyle bir ablası. Küçücük,şirin.. Doktor..Seni çoooooook seviyorum ablacımmmm… Kocaman, senin hep sırtında gezmek istediğin, çikolatana göz diken, deli, şirin, donuk yüzlü kardeşin..

25.06.2008

VAZ-GEÇMEK (monolog değil,tek kişilik diyalog)


kolay mı?
hayır. hele de aşıksan. hele de aşkın gözlerini kör bıçak misali bilemiş, akan kanınla üşüyen ellerini ısıtıyorsan...
neyden vazgeçersin?
onun için?
herşeyden... onun istemediği herşeyden. isimlerden,virgül ardı cümlelerden,iki kadeh sarhoşluktan.
umutlarıNdan,neşeNden,yaşama sevinciNden.
peki ya ailenden,çocukluğundan,dostlarından?
hayır tabii ki........................
en son annenle ne zaman sohbet ettin?
babana ne zaman sarıldın?
çocuk hevesiyle ayakkabılarını giyip,eteğini uçuşturarak, kendi etrafında döndün mü?
ne zaman?
dostlarının yanında yüzünle eş vakit ruhun güldü mü?
NE ZAMAN???
............
vazgeçiyorsun.
ondan hariç tüm hayatından.
öncenden-sonrandan.
ailenden
kendinden...
bana soruyodun ya ''vazgeç deme vazgeçmek kolay mı?'' diye
şimdi ben sana soruyorum,
sen söyle........................................

24.06.2008

nefro nöbetindeyim.iremin yanına bi üst kata çıktım. sohbet ederken telefon çaldı. rabia aşağı gelir misin bi sonda çekilecek.
''bunu için mi beni çağırıyo. sanki acelesi var'' diye söylene söylene aşağı indim. hangi oda?? dememe kalmadan ''allahım beni kurtar'' çığlıkları taşan kapıya doğru çevirdim gözlerimi. asatan kırma doğu şivesaiyle, ''209''.
209 daki a..... bey... annesinin refakatçi olarak kaldığı muhtemelen bekar veya dul,kocaman göbeğine rağmen çocuk yüzlü bi adam. a....... bey, kan şekeri takibine gittiğimde hoşgeldiniz efendim diyen,annesinin şefkatinden kurtulamamış,insaını içinde nedensiz acıma hissi uyandıran, çocuk sesli adam.

asistan bana sondayı çek derken yeni sonda malzemeleri uzattı. baktım prezervatif sonda. ''abi bunu takmıcam di mi'' dedim. ''çok ağrısı var normal sonda takamayız'' dedi. ''abi adama prezervatif takamam,idrar torbasını bağlarım kendi takar dedim''. umarsız??? farkındalıksız!!!

acilde prezervatif sondaları hastalar kendi takardı biz sadece idrar torbasını bağlardık..

odaya gittim. ''a.... bey, çok mu ağrınız var. şimdi sondanızı çekicem. lütfen pijamanızı çıkarır mısınız?'' ama adam koca gövdesini-geldiğinden 2 gün sonra 10 kilo vermişti,diyaliz!!!- hareket bile ettiremiyodu. zaten bu yüzden sonda takılmış. tuvalete kalkamıyomuş.
''tamam peki siz durun'' dedim. pijamasını sıyırmaya çalıştım. bir iki cırtt sesi.muhtemelen arka lastiklerini hırpalamak zorunda kaldım. sonunda aşağı indirebilmiştim. adam o kadar çok ağlıyodu ki kendimi bi bebeğin altını değiştiricekmiş gibi hissettim. anlatmaya başladım. ''şimdi sondanızı çekiyorum. sonra canınızı yakmıcak bir prezervatif sonda takılacak. ama bunu siz takıcaksınız. takabilirsiniz değil mi?'' dedim. ''bilmiyorum'' dedi. ben bu arada sondayı çekmiştim. ''nasıl yani,hiç prezervatif tamadınız m''ı dedim. ''hayır'' dedi. meçhul...
bir iki uğraştı baktım cidden takamıyor.üstelik o kadar acı çekiyor ki. peki dedim ''verin bana ben ntakmaya çalışayım''. konu hakkında teknik detay vermiyorum ama erekte olmamış bi penise o iğrenç lastiği geçirme cidden mümkün değilmiş. ben uğraşırken adam ağlamaya başladı.
_hiç bu kadar alçalmamıştım.hiç bu kadar küçülmemiştim. allahım al canımı.....
_lütfen..lütfen rahat olun..ben...
ne denir ki?ben sizin bi kızınız sayılırım?? ben doktorum utanmayın??
odadan çıktım. koridordan odasına kadar asistana seslendim. odasına girince bi zahmet başını kaldırdı.''abi olmuyor. takamıyorum. bi gelir misin, adam çok ağlıyor''.
sandalyeden kaltı. eldivenlerini giyerken ''noldu vicdana gelmişsin''...
adam hala ağlıyor. ağrı kesici vermicek miyiz dedim, telefonla konuşuyordu.başıyla hayır dedi. ve hala ağlıyor..

14.06.2008

şehrin en güzel gelinine...

bir küçük kalp
sarı saçlarının çevrelediği güzel yüzünde eksik olmayan kocaman bir tebessümdü
doğdu...

ebem kuşağının 7. renginde takıldı gözleri
daha öğrenemeden saymayı
gün batımıyla tanıştı
boyu yetmedi ışıkları açmaya
karanlıkta kalmayı öğrendi,
karanlıktan korkmamayı öğrendi
ve
gün ışığı kısaldıkça gölgelerin uzadığını
uzayan gölgesine inat uzadı boyu
büyüdü...

tutunduğu dallar kırıldı kimi zaman
her dala tutunmamayı öğrendi
insanı suretinden okudu
gözler alfabesini ezber etti
sessizce tekrar etti
çok konuşmadı
sustu...

ve kimi zaman budaklandı
budadıkça yeşerdi
şimdi dar zamanlarında nefes aldığı koca çınar gölgeleri var
vefasıyla suladığı
serinliğine sığındığı

herkes tökezler-duraklar-yavaşlarken
o yorulmadı.
ilk hilal tazeliğinde bir çocukluk
yakamoz pırıltısında bir gençliği oldu
her zorun üstesinden bi başına geldi
başardı...

yapayalnız eller,gözlerle doluyken ortalık
ve sahte değil, maskeyken tüm çehreler
1 bölünemeyen sayıyken
o 5 oldu
asallıktan asıllığıa terfi ederken
cananı,rabişi,esini,iremi
onu çok sevdi
sevildi...

küçük yüreğini günbegün büyütürken
tam doldu- dolacak derken
ya bir eksik-ne bir eksik??
bilemezken........
tam ortasından çatırdadı kalbi.
6 renk düştü bozkıra
ebem kuşağının sonuna takıldı gözleri
yediden geriye saydı
hikmet-i meçhul aydınlandı
artık yalnız ona ait değildi özlemleri
şefkatli bir el tuttu elinden
sonsuzluğa adanan bi sevdanın ilk cümlesi yazıldı
dün,2008 in haziran ayında
unutmadan, size müteşekkir
uğuruna kavuştu 13. cuma...





çok geç-er geç


yaşıyorum. dalgaların arasında batıp çıkan bir beyaz köpüğüm. güneşte yangın,mavi de hasret.biliyorum. rüya aleminden tabiri caiz bir izafiyet masalını dinliyorum.ve anlatıyorum her gece içimdeki küçük kıza. yumuşak bir ses tonuyla,fısıldıyorum.sağcı bölücülüğü örtbas edercesine.soyunuyorum.zamanı sıyırıp atıyorum üzerimden.sabun kokulu bir hayal tutuyorum avuçlarımda. kapalı gözlerim,okuyorum. kirleniyorum.ellerim zift-i çamura bulanık.annemden saklıyorum.kara suretli ayak izlerim belli ediyor yolumu.amansız bir dala tutunuyorum.kırılıyor.biliyorum.düşeceğimi bile bile ,en baştan.ve düşüyorum. yere çakılmaktan mıdır korkum,yoksa korkmamam mıdır sebebi zulmüm, meçhul. ve büyüyen bir boşluk açıyorum içimde.görmek-duymak-hatırlamak istemediğim her şeyi içine dolduruyorum.kahverengi toprağa bir kürek sallıyorum.hırrçççç...bi tane daha...küreğin sesi her seferinde biraz daha kısılıyor.gittikçe uzaklaşan sesin arkasından koşacakken,ağzımda paslı çamur tadı-gözlerimde kahve yangı.anlıyorum.

9.06.2008

elbise ve 20 sene


mavi tafta kumaşı üzerime geçiriyorum. omuzlarımdan aşağı kayan askıların üzerinden minik boncuklar bir parça ışık koparıp gözlerimden öpüyor.eteğimin altından sarkan siyah tül hüzünlü bir vals yapıyor. ellerimi iki yana açıyorum, eteğimin kenarlarından tutarak havaya kaldırıyorum. çocukluk günlerime küçük bi reverans, kendi etrafımda dönmeye başlıyorum.

....... ........... ............ ........... ........... ............ .......... .......

mavi kloşa dokunan pembe bulutları var dönen eteğimin. ince bacaklarımın eksik olmaz morlukları hınzır hınzır gülüyor aynadan bana. oturma odasının tül perdesini başıma geçirip duvak yapıyorum. ellerim iki yanımda,eteğimi minik parmaklarımla tutup büzüştürüyorum. televizyondan öğrendiğim acemi bi reverans, olduğum yerde dönmeye başlıyorum.

8.06.2008

tanı:psikotik bozukluk


salondaki kanepede oturuyorum. evim giriş katı ve sokağa bakıyor. oturduğum yerden bütün sokağı izleyebiliyorum. ve tabi bütün sokak da beni. arabaların pek itibar etmediği bi yer burası.bütün günü kuş sesleri ve ağaç gölgeleri altında uyu...uyu... terennümünde geçiriyorsunuz.


sokaktan çiftler geçiyor. yaşlı çiftler, genç sevgililer. ya da kızlar sıcağı yazdan kapıp üstlerine geçirivermişler.gürültülü lise çocukları, ellerinde biraları apartman önü bar konseptine uyum sağlayan serde seri beyler, kaldırıma çöküp sokağın boş olmasından fırsat öpüşen sevgililer,ki ben onları görüyorum.onlar da beni görünce karşılıklı kızarıp bakışıyoruz. yanlış anlaşılmasın ben oturup da onları izlemiyorum ama akşam haberlerini izlemek üzere uzanıyosunuz ve camınızın önünde birden birbirine giren iki kafa,ister istemez gözünüz kayıyor. her gün sabah vakitlerinde ne dediğini anlayamadığım için simit sattığını anladığım simitçi amca. ellerinde kendileri kadar valizlerini-özellikle de kızsa-sürüyerek memleketlerine dönen üniversite öğrencileri. bi de bu aralar arabesk müzik yayını yaparak geçen bir hurdacı.


yapacak hiç bi şey bulamadığımda dışarıya bakıyorum. güneş,ağaçların arasından yaprakların gögesini de alıp pencereme düşüyor. kapalı cam rüzgara izin vermese de, o ağaç dallarından bir dilsiz alfabesi oluşturmuş, ben burdayım diyor.hayat orda devam ediyor. orda.beş adımlık bi mesafede,dışarda. dahil olamadığım,sebepsiz bi korkuyla yerimde oturduğum bi hayat. bensiz ve tüm hızıyla değil,olduğu gibi,keyfi nasıl isterse öyle, salına salına devam ediyor.


bi çıksam. spor ayakkabılarımın bağı çözülene kadar yürüsem. bi yere gitmeden,nereye gideceğimi bilmeden,ne zaman dönsem diye düşünmeden. saçlarımı köpüğe banmadan,fön-fırçayla ezmeden,dağınık. üzerimi aynaya bakmadan giyinip. çantasız,kollarımı sallayarak ,kimseyi umursamayıp şarkı söyleyerek.


ama ben burada oturmaya devam ediyorum.

onlara bakıyorum.

onlardan bazıları bana bakıyor.

bazıları hiç farketmiyor.

burada onların yerinde olmak isteyen bir kız var.

korkularına yenik düşmüş bir kız.

gül:)nihal'den...

facebook,
yaa ben zaten kötü hisediyordum bi de seninle nöbet tutmayacağımı öğrendim sıkıldım sıkıldım iyice sıkıldım:((((( seni çoook seviyorum

gsm,
ühüüüü :( ben çok üzüldüm yarın yapacağımız gece kahvaltısının hayalini kuruyodum oysa :(

ve bugün,
nöbet devrine geldi sabah. birbirimize sarıldık.askere gigiyoruz sanki :)
sonra hep beraber kahvaltı yaptık.tabii bi taraftan da hangi nöbeti beraber tutacağımızın hesabını yaptık. ben giderken hala çok üzgünüm diodu...

canım,ben de seni çok seviyorum. ve keşke sen de bugn nöbetçi olmasaydın da beraber geçirseydik bugünü. nese güzelim, ben beraber yapıcamız tatilin hayalini kuruyorum şimdi. sen de öle yap, iyi geliyo...
bu arada 5 günde türkiyeyi gezemeyiz,aklında olsun ;)
iyi nöbetler...

7.06.2008

tuss...dersane...hastane!!!

bu sabah erkenden kalktım,üzerimi giyinip kendime güzelce bir kahvaltı hazırladım.kitaplarımı toparlayıp uzun dönemde yarısından fazlasına gitmediğim dersanenin hızlandırılmış tekrarına gitmek üzere yola koyuldum.gittim,1 senedir uğramadığım asansörün kapısında onlarca benim gibi zavallıyla beraber 15 dk asansör sırası bekledim. ders başladı. 1. ders (ders dinlemeyi özlemişim)
2. ders (bu adam iyi anlatıyomuş aslında)
3. ders (ne,neredeyiz..sanırım yine dalmışım...)
ve 4. ders oldu. son ders. sonra öğlen tatili.
buraya kadar normal di mi her şey?
hayır!!! tabii ki değil. çünkü neden?
çünkü sen bir intensün!!!
nöbet değişmiştim ve cumartesi nöbetimi (yani bugün) pazar tutacaktım ama benimle nöbet değişen arkadaş,değiştiğini unutunca...
.............hoca _arkadaşlar buraya kadar olan kısmı tekrar ediyorum.......
iç ses_ saat kaç oldu telefonlarıma bi baksam mı ki
hoca _...nın en sık sebebi...
iç ses_ yuh! bu ne 9 arama 7 mesaj!?
mesajların içeriği ''rabiş,bugün nöbetçiymişsin. gitmemişsin. herkes seni arıyor..''
evet. gerçekten de herkes beni aramış. bildiğim bilmediğim bir sürü numara. hatta erkek arkadaşım bile durumdan haberdar olmuş.
bu durumda naparsınız?
g.....'i arıyorum
dıııııııııııııııııııııııt.....dııııııııııııııııııııt......
yok,evinin numarasını buldum evini arıyorum
dıııııt........_alo
_a alo gülşenle görüşebilir miyim?
_g.... evde değil
_nasıl? ama ben bugün onla nöbet değişmiştim. ama o gitmemiş. ben dersanede..acaba nasıl ulaşabilirim?
_g...... dün nöbetçiydi
_peki tamam.
bu arada son ders devam etmektedir. insanları yararak yerime geçip,tüm eşyalarımı toplayıp,nilüfere olanı biteni bi yandan anlatıp bi küfrederek çıktım dersaneden.
_cık cık cık...hala aynı bu kızdan adam olmaz...
eminim çoğu benim hakkımda, geçen seneden kalan kötü izlenimimin de etkisiyle, böyle düşünsdü. düşünün çok umrumdaydı sanki,tus canavarları nolacak!!!
hastaneye koşar adımlarla yürürken, yoo yumuşatmaya lüzum yok koşarken, aklıma nöbeti babetlerle mi tutacağım sorusu geldi. en yakın iç giyim mağzasına çivileme bi dalış yapıp çorap tişört gibi lüzümü dahil nesneleri toparlayıp endimi metroya attım...
ve tüm bunları şimdi o bilgisayardan yazıyorum. beni takip edenler bilirler, malum intern odasındaki bilgisayardan.
gitmiyorum.
okul bitmeden dersanye falan gitmiyorum........
nefret ediyorum.
tustan da dersaneden de hastaneden de.....
NEFRET EDİYORUUUUUUUUUUUUUUUUUUUUM!!!!!!!!!!!!!!!!!!

6.06.2008

kendine iyi bak...deme,denmez saçma...




gitti. benim nöbetlerin onun finalleri derken aynı evde yaşamamıza rağmen 4 gündür göremedim onu. bugün gene nöbet çıkışı olup akşam 9 gibi uyandığımda eve yeni gelmişti. odama girdi.
_abla ben bugün gidiyorum.
uykulu gözlerim ve kısık sesimle
_nereye?
_adanaya,finaller bitti.
_nasıl yani? tamamen mi? ne zaman??
_11 de
....
az önce evden çıktı. parası bitmiş,20 milyon verdim.istemedi. acıkır o yolda..
valizini sürüklerken bi ağlamak geldi ki içimden. niyeyse.bulaşık sırası yüzünden daha geçen gün kavga etmiştik. ne kadar kızmıştım...
_gidince mesaj at, dedim sarılırken. tabi ona sarılmak denirse. kocaman gövdesiyle beni 2 defa doladığını düşünürsek sarmalamak kelimesi daha doğru olur.oysa küçücüktü,vıyak vıyak ağlayan,kıvırcık saçlı sümüklü bi bebeydi.küçücüktü... tamam dedi.
_tamam...
...
ve, gitti.
bana aba derdi, 'yabiş aba'...
babam ikimize de çikolata alırdı, kendininkini bitirir ben mıy mıy yemeye çalışırken gözlerini diker ''size baba diyebilir miyim amca'' bakışları atardı. sonunda pes eder, söylene söylene eline tutuştururdum.
_al,al da gözün doysun!!!
doymadı:) hala aynı. tabii şimdi acıklı bakışlar atmıyor ama bi kavanoz nutella ve 5 sandviç ekmeğinden '' iyi de o 1 öğündü'' diye bahsedebiliyor...
aslında çok kızıyorum ona. bi kere de ben demeden kalkıp evi temizlemedi. ekmek de almıyor. gerçi parası bitmiş...
yolda şimdi. acaba pencere kenarı mı? öndeki koltuğu yatırınca bizimkinin koca bacakları sığmıyor haliyle. ben yanındayken yer değiştiriyorduk. bu gece rahat edecek mi bakalım?..
pencereden seslendim,el salladım,el salladı.ben,
''.............. ...... .......'',dedim.
o duymadı. sahipsiz kalan kelimeler salonun aniden boşalan duvarlarına çarpıp yere düştü..kırıldı.
kendi kendime cevap verdim,
''denmez, saçma''.







Kendine Iyi Bak Deme [ft.Candan Ercetin] - TrEx

3.06.2008

sevgili blok,

bugün ellerim bi tutuk. yazamıyorum. aslında çok şey var anlatmak istediğim. kelimelerden sıkıldım. her yazdığımın eş anlamlısını düşünmekten sıkıldım. bu gün kimseye kendimi anlatamıyorum. beni bi sen anlarsın.yapacak bi şey yok,yatıyım en iyisi,sana da iyi geceler sevgili blok....sonra görüşürüz.

1.06.2008


sana dokunuyorum
yağmur yağıyor
ellerim günah sıcağı
her bir damlayı gökten melekler indiriyor
ağlıyorum...

sana dokunuyorum
parmaklarım boynundan aşağı inerken
neresi olduğunu bilemediğim bir acı
bedenimde can buluyor
ağlıyorum...

sana dokunuyorum
terden yapışmış saçların avuçlarımda
bir tel koparıyorum
belli belirsiz bir inilti
sessizce bırakıyorum
ağlıyorum...

sana dokunuyorum
söze yanaşmaz bir hüzün çörekleniyor boğazıma
yavaştan yutkunuyorum
genzimi tuzlu bir yalan yakıyor
ağlıyorum...