23.09.2010

bugün görüş günü içim sıkılır...

bir türkü vardır bilir misiniz? cem karaca söyler,bugün görüş günü içim sıkılır..sıkılır aman aman aman... cem karacanın o kalın sesine sarılıp dinlerdim evvelden bu türküyü. tanımadığım bana uzak bir acı ama büyüklüğünden saygıyla boynumu eyerek efkarlandığım zamanlardı. hüzünlenirdim öylece. ...öylece... şimdi sımsıkı tuttuğum,avuçlarımdan akan bir acıdır ki benim en büyük gerçekliğime dönüşen.
bugün görüş günüydü. ayda bir kez olan açık görüş. sevdiğinizin yanaklarına yüzünüzü sürebilmenin ne kadar büyülü bir an olduğunu biz mahkum ve tutuklu yakınlarına öğreten. ellerinizin birleştiği anda gözlerinizi yumup allahım bitmesin nolur diye sayıkladığınız.. arkaanızda elinde coplarıyla dolaşan yeni yetme delikanlılar üstlerine büyük asker üniformalarıyla. yaptıkları işin zorluğu yüzlerine yerleşmiş bedbin bakışlı gardiyanlar köşe başlarında. her masada ağlayan ya bir tutuklu bilinmez kaderine isyan eden ya da bir anne,eş,evlat... bazı vakur bakışlı teslimiyeti gözüne gözlük gibi oturmuşlar ki biri babam. bense..
bense zavallı babacığımı tüm sıkıntılarına rağmen bize neşeli görünen,gülümseyen,bir ay boyuncasevdiklerini görebileceği 1 saati sabırsızlıkla bekleyen canım babacığım karşısında ağladım. hem de hiç durmadan. aptal gözyaşlarım bir çeyrek mola vermedi. bir es bir sus... ben ağladıkça onun yüreği dağlandı.. gözleri yaşardı.. ve ben daha çok ağladım. şu anda göz kapaklarımın üstünde iki kocaman torba oturmuş sanki. ellerim yanıyor alev alev.
görüş sonrası eve gelip uyudum. sonra doğrı havaalanına. ankaraya uctum. yarın ve cumartesi nöbetçiyim. görüşe gidebilmek için blok nöbet tutmamgerekiyordu. gözümü kırpmadan tamam dedim. iyi halt ettim. gittim de naptım. keşke gitmeseydim. babaığımı o kadar üzeceğime... annemi eli koynunda bıraktım.. ardımda hep kırık dökük insanlar. ve bu insanlar en sevdiklerimdi.
evde uyurken bu gece ölmeyi hayal ettim. beyaz bi elbise giyip,yok önce banyo yapıp sonra beyaz ve temiz bir elbise giyip.. nasıl? en kolayı doğal gazı açmak sonuna kadar. mutfağa o çok sevdiğim renkli minderlerimi taşırdım. üzerine uzanır..o ne ya? tam korkak ölümü.. ben öyle ölmemeliyim. bu dünyada bi şeyleri değiştirmek için haykıran bir adamın kızyım.. böyle değil, bir tabanca bulmalı. tam kalbime yaslayıp..bir değil ama bir kaç el ki...uyumusum... rüyamda sitemizin bahçesindeyim. öyle geziniyorum.. yerde yatan bir çocuk görüyorum. yaklaşıyorum. yok bu bşr kız,gen bir kız. üstü başı parçalanmış.. ölmüş sanki. ölmüş ve çöpe atılmış. çöplerin arasında uzanmış.. yaklaşıyorum yanına üstündeki pislikleriden anlaşılan çoktan ölmüş. dokunuyorum,sıcak. nabzını yokluyorum gözlerini açıyor. kız uyanıyor,konusuyorum beni anlamıyor. sonra ingilizce biliyor musun diyorum biliyorum diyor. konusmaya başlıyoruz. bir anda annesi beliriyor. evime gelin diyorum yürümeye başlıyoruz. şaşırtıcı bi şeklide canlanan ve konusan kıza şaşırmadan... bir çöp arabası beliriyor. çöp arabasının içinde bir de çöp öğütücüsü. aynen çamaşır makinasının yuvarlak camı gibi bir cam ki fırdönüyor. bakıyorum içinde bir çocuk. kah ağzı cama yapışıyor kah burnu. neresi paışsa orası eğilip bükülüyor. gözlerini açıyor birden. bana bakıyor. bir saniye ya da daha da kısa bir zaman. bir feryat kopuyor sadece benm duyabildiğim o gözlerde. yaşıyorum ben!!! koşuyorum,yetişmeye çalışıyorum. ağır ağır giden kamyona yetişmek zor değil ama adamlara sesini duyurmak zor... bağırıyorum durdurun makinayı!!!cama vuruyorum durun!! o yaşıyor..O YAŞIYOOOOR!!!!!

uyandım,uçakta uyudum,uyandım,havaşın otobsünde uyudum,uyandım,şimdi yatağıma gidiyorum..uyumaya....

2 yorum:

ıvır zıvır dedi ki...

‘’sevdiğinizin yanaklarına yüzünüzü sürebilmenin ne kadar büyülü bir an olduğunu biz mahkum ve tutuklu yakınlarına öğreten.’’

Rabia Hanım….
Bu bir görüş günüydü, evet… sen bir ‘tutuklu yakını’ idin, evet…
ve sen bir ‘mahkumu’ ziyarete gittin…

..
İşte bu hayır…
***
Belkide zaten biliyorsun ama, Arapçada ekler başa gelir… ‘mu’, ‘ma’ gibi ekler o işi yapanlar ve ya fiilin kişilere yüklenmiş hallerini gösterir…
‘mu’hasebe…. Hesap kelimesinden türer örneğin… ve elbet Arapçadır.
Uzatmayayım, örnekler çoğaltıla bilir...
Ve ‘ma’hkum… hüküm’den türer… başına ‘ma’ eki alınca da ‘hükümlü’ kelimesine dönüşür…
Ama baban hükümlü değil, değil mi? O sadece ‘tutuklu’, kısa süreli….
bu inancını da kaybetme lütfen

***
Geçen hafta İlginç bir şey oldu… benim şu anda memleketimde olmamın yegane gerekçesi ve kardeşim kadar yakınım, ihaleye fesat karıştırmaktan tutuklandı. Bu tutuklamanın birkaç yıldır süre gelen bir araştırma neticesinde gerçekleştiğini sonradan öğrendik…
On gündür neler neler yaşandı … öldük öldük dirildik adeta…
Tutuksuz yargılanmanın sağlanması için nasıl bir süreç yaşandı anlatamam… ipten almak denilen şeyi gördüm resmen… çok şükür yargılama tutuksuz olarak devam edecek…
Aslında burası çok çok ilginç, ‘imkanlar(!)’ bu memlekette çok önemli, sadece haklı olmak yetmiyor…

Bu olaylar olurken iki kişi geldi aklıma… biri baban, ilk mahkemede en kötü olasılıkla tutuksuz yargılama isteği ile serbest kalacak ya hani… ama bu aptal bekleme süresini yaşama zorunluluğu…

Bir diğeride şantiyemde önceden çalışmış bir usta…. Garip bir hikayesi vardı.
Kısaca şöyle…
Bi gün bi arkadaşı telefon ediyor ve 200 lira borç istiyor… hatta, ben müsait değilim sen getire bilir misin diyor ve parayı bir adrese getirmesini söylüyor. Ustam kırmıyor ve ihtiyacının acil olduğunu varsayıp, akşam eve geçerken parayı götürüyor. Eve girip parayı veriyor, hoşbeş sohbet ederken evi polisler basıyor. Evde kim varsa toplanıyor ve bu sırada evden hayat kadınları da çıkıyor.
Sonuç…
Göz altına alınan yaklaşım yirmi kişi 15 ay boyunca insan kaçakçılığı ve terör örgütü kurmaya çalışmak dahil onlarca suçtan yargılanacak dosyaları oluşturuluyor. 15 ayda dosya anca hazırlanıyor(?!)… ve ilk duruşma gününde, arkadaşına sadece borç vermek için orada olduğunu ispat eden inşaat ustasının olayla hiçbir ilgisi olmadığı tespit edilip serbest bırakılıyor… diğer 19 kişinin olayı başka olabilir, ki orası bizim ustayı zaten ilgilendirmiyor…

***
Rabia Hanım, adam sadece bir inşaat ustasıydı… suçu neydi ki… hiç uğruna 15 ay ilk duruşma gününü bekledi… memleketi dahil tüm hayatını değiştirmek zorunda kaldı…

Bilmiyorum…
***
Çilek’e yaptığım yorumlarda çok olurdu, yorumun sonunu ve başını bağlayamamak…
Buda onlardan biri olsun hadi…
Unutma lütfen Rabia… ‘Her şey çok güzel olacak’

iyi rüyalar...ve saygılar…

Deliler Teknesi dedi ki...

Gün o gündür inşallah... Dualarımız seninle... Selam ve sevgiler.