8.11.2009

simit

Bir küçük halkadır herkesin hayatına bir yerden takılmış. Susamı ömrü hayatında mutlaka bir dişe yapışmış.Vapurda kuşlarla,denizde balıklarla, tenefüste dostlarla,akşam eve dönünce annemle paylaşılmış..

Sokakta oyunu böler karında hafif açlık. Yanında soğuk ayranla bir simitçi arardık. Bulduk mu keyfe sual olunmazdı bizden. Akşam üstü buluşmak üzere evlere dağılırdık.Güneş öğle vakti göğe yükseledursun,bizler gözlerimizde uyku,rüyalara dalardık.

Parklarda bir bekçi bir simitçi amcalar,okul kantinlerinde yarısını böler teyzeler. Sahi bizim vaktimizde ilkokulda yarısı satılırdı. Yanında beyaz gazozla derste aklımızı çalardı.

Lise çağlarında okul çıkışı,sırtımızda çantalar. Acıktık mı ne ,bugün benden diyen ısmarlar. Gazete kağıdına sarılmış simitler elimizde, afiyetle yürürdük evlerimize.

Mahalle aralarında başlarında tepsiler.Hiç analayamasam da bilirim sıcak simit derler. Yetişmek için elinde üç kuruş bozuk parayla, başlar uzatılır camdan simitçi bir dakika.

Gurbette onsuz olmaz,üniversitelinin en önemli gıdası. Her gün eşlik eder olsa da olmasa da parası.Öğrenci evlerinin gariban sofrası. Bir tulum peynirle olurdu bize anne kahvaltısı. Simit saraylarında şanıyla tepsilerde salınır, akşam pazarlarında beşi bir liraya satılır.

Görünce anladım Ankara’da kavruk teni esmer, tadı buruk.Adanalı mayasına naz niyaz katarmış meğer, dokunsan sanki pamuk.Sevmedim tadını evvel, ah dedim bu gurbetlik. Büfeci dedi, al bu derdine iyi gelir.. Üçgen peynir derman oldu bana geçti o burukluk.Bazı gün öğle yemeği oldu karnımızı doyurduk. Bazı gün yalnız içilmez ya, çaya eş oldurduk.

Okul bitti mesai başladı derken.Kimler geçip hayatımızdan neler giderken. Bir gün dertlendim güne. Eskilerden kim kaldık,hayat telaşı işte..Ya haklısın dedi, göz kırptı bir güneşli öğlendi.Bir de baktım, eski dost vefalı ve hala elimdeydi.

Bu hikaye anladım ki böyle sürüp gider .Ne damağımdaki tadı, ne hatırası biter.

Hiç yorum yok: