28.01.2008

bir ölüm-bir anne

selam olsun sana ey karanlık gece...selam olsun sana artık yorgun benliğim. yalnız gelip yalnız gittiğimiz dünya, selam sana ve ki yürürken bize açtığın yolda ve ki bilemeden nerede bittiğini, daha çok var sanırken bir adım sonrası meçhul, boşlukta kalan ayağımız ve içi boşalan bedenimiz...selam olsun hepinize!!!

bir kız tanıdım. kara suretli şehr-i ankara' da ismiyle hemhal, gözleri daima gülen ve gülmeyi hak eden, 'hak' edinen ''gülşen''... anneciği 23 yıl önce çektiği doğum sancılarını,onun pürüzsüz yanağına yaslayınca yanağını, unutuverip, hep şen olsun günü gönlü diye ismini vermiş olmalı. ve temiz kalbin dileği o anda yanıbaşlarında duran meleğin kanatlarında taşınmış olmalı ki arş-ı alaya, gülşenin ömrü de günü, gül yüzü gibi hep şen olmuş. en küçük kardeş olmuş ablalarına ağabeylerine. kah çocukça bir kıskançlık ağıdında kah sevgi dolu okşamalarda bulmuş kendini. büyümüş ufak adımlarını atarken atarken, sevdaya deymiş elleri. Yanmış. Derken gerçek aşkı, yüreğine; en zoru, niyetine kazımış gözyaşlarıyla. Akıttığı her damla ruhundan bir gölgeyi daha silmiş. nuru paklıkta gizli tuttuğu çocuk rüyaları boyuyla beraber büyümüş. Boyu durduğunda gerçeğe adanmış hayalleri mavinin 7. tonuna değer olmuş. zor günler gelip çattığında ellerini kavuşturup başını sağ yanına yatırıp kapamış gözlerini, insan cinsinin çirkinleştirdiği dünyaya. gözkapaklarının ardına sığdırdığı sonsuzluk bilmecesine dalıp 25 sabırlı nefes vermiş. Her şeye sabredip her şeye gülümsemiş gülşen. yüreği gül diyarı, sevdikleri hep şenmiş. mahsun hüzünlü yüzünü hep gizlemiş. belki akşam vakti yüreğini açtığı tek yüceye anlatırmış derdini. bir gün bir gün daha derken, annesi sabah kalkıp evi temizler, ablasını arayıp halini hatrını sorar, yeni doğacak torununa kim bilir belki mavi bir yelek örer, akşama ne yemek yapacağını düşünürken nöbet sonraları bi de yol çekip yorulmasın yavrusu diye, okula yakın bir evde kendinden ayrı yaşayan gülşeninin hasret nöbetlerinden birinde, onun tatlı suretini düşlerken.. bir gün tüm bu her gün ki çark dönerken.. derken...çarkın bir dişi kırılıverir. sonra bir diğeri, dönmez olur. durur . susar ... gülşencik öğrenci evinin sade yatağında uyurken, bir ağıt kopar kim bilir kimden. sonra bir diğeri... gözyaşları karışır kardeşlerin, komşuların yanaklarında birbirine. amcalar, dayılar kaçırır ıslak gözlerini birbirinden. yere eğik bakışlar düşünce akıllara gül yüzlü yavru,birbirine çevrilir telaşla … kısık sesler sorar . kim haber verecek? ne zaman söylenecek?. yatağında sıkıntılıdır gülşen bihaber annem diyince ses gelmeyeceğinden. cesaretsiz bir telefon çalar evde. alo.. dan sonrasını duyamaz gülşencik. bilemez ki ev arkadaşına haber gitmiştir, yan odada duvar kenarında yere çömelmiştir de, elleri birer yumruk, dudakları birer kenet misali kaskatı, hıçkırıkları birer birer içine yuvarlanmakta.....

sabah dokuz civarı olmalıydı. kurşun renkli gökyüzüne ayaz vuran bir acı sabahı. onu gördüm. anneciğinin yatağının ucuna oturmuş, gözleri yerde, ablasının elini tutmuş, gözyaşlarını acılı kalbine akıtırken. kaçan bir ikisi yanaklarında süzülüyordu. onları izledim bitmeyecek bir yolculukta gibi, dokundukları her zerreye bir damla gün ışığı çalıp iniyorlarken.. birden..düşüverdiler elinin üstüne. irkildim . öyle ansızın. ahh hayat...ansızın ve bilinmez... bir çizgi, alnında, nizamlı güzel kaşlarının tam arasından yılan gibi geçip giden, zalim... biliyordum artık o hep orda duracak. belki azalacak, belki yenileri eklenecek, bilemem.. ama o hep orda duracak. pürüzsüz tenine düşen bu ilk çizgi kim bilir yüreğinde kaç yangının ibaresi olacak... metanetliydi ama, ablasına güç veren yine onun elleriydi. abla yapma böyle nolur derken sesi şen değil belki ama netti. yaşlıca bir kadın çıkageldi, kızım anneni götürüyorlar bi daha göremezsin dedi. O ana değin havada gözyaşlarından ve acıdan örülmüş kaskatı, durağan bir hüzün örtüsü vardı da bir el tutup ucundan çekti sanki. Havada dalgalandı, kırıştı. eğilip büküldü. bir telaş başlamıştı evde göremeyip yalnız duyabildiğimiz. ayağa kalktı gülşen, kimse başını kaldırıp ona bakamadı o hepimize tek tek baktı. teşekkür ederim hepiniz gelmişsiniz,dua edin olur mu? derken sesi hala dosdoğru bir keman teline reçineli bir yayın sonsuz ve kusursuz la vuruşuydu. ‘ben annemi görmeye gidiyorum’ dedi. yay kırıldı,tel koptu...sesi titredi..eğilip bükülen hüzün çatırdadı, içerden feryatlar yükseldi, anne !! annem!!! Gitme!!!!!!..... hayat ortadan ikiye ayrıldı,hepimizi içine aldı..dağıttı...
selam olsun sana ey karanlık… selam olsun sonsuzluk.. ve sana selam en gerçek-ölüm…

Hiç yorum yok: