8.10.2009

benim kararım

mutsuzluk,karamsarlık ve bezginlik ruh halimin ilk üç sırasını işgal ediyoruzun zamandır.yalnızca benim mi, iş yerinde,arkadaş çevremde de durum böyle. akşamları eve ayaklarımı sürüyerek gidiyor, sabahları işe suratım asık geliyorum. gülümsemem yalnızca nezaketten. sosyal gülümseme dedikleri, bebeklerin annelerini tanımaya başladıklarında ilk gülümsemesine verilen addır. bence sosyal gülümseme bizim yaptığımız. bebeğinkiyse çoktan kaybettiğimiz o en içten,tertemiz gerçek gülümseme.



dün akşam evde,kendimi salondaki kanepeye yapıştırmış, sığındığım battaniyeyle kendimi güvende hissetmeye çalışıyordum. aklımda bir sürü soru, ana başlık işimden memnun değilim. alt başlıklar,istifa etmek, yeniden sınava hazırlanmak, aylarca evde boş oturmak zorunda kalmak. kalbimde bir el beni sıktıkça sıkıyor. sonunda kendimi ağlatmayı başardım.



telefonda sevgilime dert yanıyor, kardeşime kendini yerime bi koysana,nolur bi koy ne yapardın bana bi şey söyle diye ısrar ediyordum. birden bişey oldu. içimdeki tüm sıkıntı, aklımdaki tüm soruların yayını kesildi. sessizlik. yorgun bir cızırtı kaldı geriye. ben içimin donmuş ekranına bakarken,karınca dansından ibaret sandığım görüntünün içinde başka resimler belirmeye başladı.



bitliste yalnızlıktan ağladığım bir gece, ders çalışmaktan kızarmış gözlerimi medet umduğum nescafe fincanına diktiğim bir an, yüzlerce insanın merdivenlerde dahi oturduğu bir salonun en tepesinden ,tus kampından, en arkadan aşağıya ,insanlara, 11 saattir hala ders anlatan hocaya hayretle baktığım, biz burda napıyoruz lan dediğim o gün, artık iyi kötü bir işim hayatımın bir düzeni olsun da ne olursa olsun diyecek raddeye geldiğim,avuçlarımın arasında duran, mecburi ,sınav ve hasretlik arasına sıkışmış acıyan kalbime ağlayışım,ailemin endişelerini giderdiğim için, bir yerlere yerleştiğim için onların yüzlerinde gördüğüm mutluluk, ve taa Ahlattan yeniden Ankaraya dönüşümün bütün hikayesi.



Ben bu resimlere bakarken, biri yaa ne çabuk unuttun o günleri dedi. unutmuş muydum gerçekten? evet unutmuştum. Neden buradayım ben bunu mu hakediyırum diye kahırlanırken ,buraya ne koşullardan geldiğimi unutmuştum. neden geldiğini de unuttun dedi aynı ses. neden mi? evet ya, neden. sanki birilerinin zoruyla gelmiş gibi davranıyorsun. sen kendi kararınla geldin buraya. seni kimse zorlamadı, sen istedin. artık hayatın gerisinde kalmak istemiyorum dedin. ankaraya dönmek istiyorum dedin. beğenmezsem çalışırken de sınava hazırlanabilirim dedin. evet dedim. ya karar verirken adam gibi düşünmedin ya da o kararı neden verdiğini unuttun dedi ses. hangisi bilmiyorum doğru olan. ama netice de kararlarıma sahip çıkamamak beni kendime karşı güçsüz duruma düşürüyor. mutsuz ediyor. o zaman yeni kararlar ver. ama burada oturarak değil neyi yapıp yapamayacağını bilerek. bunu bilebilmek içinse mücadle etmen lazım.



ve ben bugün aklımda onlarca soruyla adanaya gidiyorum. ailemle konuşmaya. onların fikrini almaya. döndüğümde naparım bilmiyorum. artık o kadar mutsuz değilim ama umutsuz olmamak için çalışmam gerektiğini biliyorum. zaman denilen izafi mahlukla savaşmaktan cayıp zaten akışında olana kendimi bırakıyorum. bakalım o akarken ben neler yapabilicem?

Hiç yorum yok: