25.05.2010

alışkanlıklarımdan vazgeçiyorum

yaşadıklarım, bana hayata artık şımarma diyor. pembe tozlar saçan kanatlarını çıkart artık diyor.mutlluğun hayalini kurma boyu senden uzun diyor. elinde olana kanaat getir ve sus, öyle yaşa diyor. haklı mı? sonuna kadar.
önümde uzayıp giden metrelerce bir yılan var sanki. ya da bu bir afalt yol, yeni dökülmüş, sıcak ve yapış yapış. ama üzerine tek bir lastik izi belirmemiş. Benim kaderim onun üzerine rastgele konan toz zerreciklerinde yazılı.peki, hangi falcı okuyacak bu falı? hangi kahin bana yol göstericek. ya ben? kime sormaya cesaretim var olabilecekleri? sormak bi yana gönüllü anlatacaklara kulaklarımı tıkayıp bağırıyorum var gücümle. duymayım seslerini diye. Yok olmaya yüz tutsa da içimde kalan ümit zerreciklerine üflemesinler diye. Zaten kırık cmlarından içeri ne fırtınalar giriyor kalbimin. Zaten ortalık toz duman olmuş göz göz görmüyor.
Bazen yeniden mutlu olabilirim sanıyorum. Mutluluğu bi deniz kenarında ya da bir müzik parçasına bırakılmış bedene soruyorum. oralarda değil galiba. insan mutluysa eğer sadece denizi düşünebilirmiş ya da müzik dinleyip dans edebilirmiş. insan aslında ne kadar özgür, hür imiş. şimdi benim mahrumiyetim, bi kafede nargile dumanını kendime çok görmek, dönme dolapta gök yüzünün sonsuzluğunu içmesin gözlerim diye binmemek, canım çekse de buzdolabının rafında terk edilmiş sucuğa el sürmemek, arkadaşlarını arayıp hadi sinemaya gidelim dememek.yani, demek istediğim,o yokken, ben de esaretim.

Hiç yorum yok: